Osmanlı Devleti’nde Vergiler

Osmanlı Devleti’nde vergileri birçok şekilde ayırmak mümkündür. Bu yazıda ise vergiler olağan ve olağanüstü vergiler olmak üzere iki ana başlıkta işlenmiştir.

Olağan Vergiler

Olağan Vergiler Şer’i ve örfi olarak ikiye ayrılırdı. Şer’i Vergiler: Öşür, Haraç ve Cizye vergisidir.

Şeri Vergiler

Bu vergilerin tümü dayanağını şeriattan alır.

Öşür Vergisi

Arapça kökenli bir kelime olan öşür onda bir anlamına gelir. Öşür vergisi reayanın, tımarlı sipahiye ödediği vergidir. Halkın ürettiği ürün üzerinden alınır. Bu vergi özellikle hububat içindir. Fakat zirai ürünlerden hatta bu ürünler dışında örneğin baldan da alınmıştır. Genel olarak 10’da bir alınsa da bu oran toprağın verimlilik, sulanma, mahalli örf ve adetlere göre 5/1, 6/1, 8/1 oranlarında da alınırdı.

Osmanlı hukukçuları bu vergiyi harac-ı mukasseme saymışlardır. Ebusuud Efendiye göre reayadan alınan vergilerin çoğu şer’i vergilerdi. Harac-ı mukasseme veya öşür vergisi ürün üzerinden alınır. Mahsulden onda bir, onda iki oranında alınır. Mukaseme bölüşme anlamına gelir.

Tahrir defterlerindeki bu vergiler “ber-vech-i maktu”olarak geçer. Bu önceden belirlenen bedel anlamına gelir. Üç yıllık mahsulün ortalaması alınarak yapılmaktaydı.

Öşür vergisi ayni ve nakdi olarak alınabilirdi. Arpa buğday, mısır gibi dayanıklı ürünlerden ayni alınırken, sebze, meyve gibi bağ, bostan mahsullerinden nakdi ve maktu olarak alınırdı. Fakat sipahiler çok defa o günkü narh üzerinden nakdi olarak öşür almayı tercih ederlerdi. Reaya ayni olarak verdiği öşrünü en yakın “akrep” pazara getirirdi. Sipahi ürünü burada teslim alırdı.

Hububat halkın temel gıdası maddesini oluştururdu. Bu nedenle stratejik bir önemi vardı. Böylece hububat üretimine teşvik edilmiştir. Fetihçi bir devlet olarak ordunun ihtiyacı için hububata ihtiyaç duyulmuştur. Ayrıca arpa da atların yiyeceği olarak stratejik öneme sahip üründür. Devletin en önemli vergi kaynağını teşkil eden öşrün %50’si hububata dayanıyordu. Bütün bu sebeple zirai üretimi devlet kendi kontrolü altında merkezi bir planlama ile yapıyordu. Hububat dışında sanayi bitkisi olan pamuktan “öşr-i penbe” olarak vergi almaktaydı Pamuk dokumanın temel hammaddesiydi. Ayrıca “Resm-i harir” adı ile ipekten vergi alırdı. Bağcılık yapanlardan alınan “üzüm öşrü” bazı yerlerde 100 kölc asma başına bir resim alınırdı. Pekmezyapandan “şıra resmi”, şarap yapan zimmiden “resm-i hamr” vergisi alırdı. Sebze ve meyve öşrü bazen “öşr-i meyve”, “öşr-i boştan” olarak alındığı gibi bazen de “öşr-i piyaz” ve “sebze” veya “öşr-i bezelye” ve hatta “öşr-i ceviz” adı altında alınmaktadır. Baldan öşür; “resm-i asel”, “resm-i zenburiye”, “öşr-i kovan”, “resm-i kivare” ve “öşr-i petek” gibi farklı isimlerle alınmaktaydı. “Resm-i ağ” adıyla balıktan vergi almaktaydı.

Tımar sisteminin başarılı bir şekilde uygulandığı dönemlerde öşür vergisi doğrudan toplamak yerine devlete yaptığı hizmetler karşılığında tımarlı sipahiye devredilmiştir. İktisadi şartların bozulmasıyla yeni gelir kaynaklarına duyulan ihtiyaçlar artmaya başlayınca tımarlar “has” şekline dönüştürülmüş ve toplanması mültezimlere bırakılmıştır. Bu yeni durum çeşitli sorunların çıkmasına neden olmuştur. Mültezimler haksız para elde etmek için fazla para toplamak istemişlerdir. Bu soruna çare bulmak için öşür toplanması görevi devlet memuru gibi olan “muhasıllara” devredilmiş ancak bundan da verim alınamamıştır. Muhasılların malları pazarlara sevk etmekte gevşek davranmaları nedeniyle devlet büyük gelir kaybına uğramıştır. İltizam ve emanet usulleri yeniden denemiş 1925 yılında çıkartılan bir kanunla tamamen kaldırılmıştır.

Haraç Vergisi

“Haraç” bir yerin hasılatından veya işçi olarak çalıştırılan işçilerle kölelerin emeğinden elde edilen gelir demektir. Zamanla toprağın mülkiyetinden dolayı gayrimüslimlerden alınan vergi anlamına gelmiştir. Ayrıca İslam topraklarına katılan gayrimüslim araziye de “arazi-i haraciyye” denilmekte ve o araziden alman vergi de bu şekilde isimlendirilmektedir. Osmanlı topraklarının büyük bölümü bu çeşit topraklardan oluşuyordu. Bu tür araziden alınan vergiler “haraç-ı muvazzaf ve “haraç-ı mukassem” olarak ikiye ayrılırdı.

Harac-ı muvazzaf: arazinin yüzölçümüne göre dönüm üzerinden alınan vergidir. Bu vergi Hz. Ömer döneminden beri alınan bir vergidir. Hububat ekilen yerden dönüm başına bir dirhem, Yoncalık yerden beş, bağ ve bahçelerden dönüm başına on dirhem alınmıştır. Bu tür vergiler araziler ekilip biçilmese bile alınan vergilerdir. Toprağın gerçek sahibi devlettir. Bu arazinin kullaım bedeli olarak tahsil edilir. Yani  devletin toprakların mülkiyetine sahip olmaktan doğan bölüşme hakkıdır.

Ebusuud efendi, çift resmini haraç-ı muvazzaf, öşr-i de haraç-ı mukassem olarak kabul etmiştir.

Cizye Vergisi

Türk İslam devletlerinde şer’i bir vergi olan Cizye, gayrimüslimlerden alınan baş vergisidir. Putperestlerden ve Mecusilerden cizye alınmazdı. Müslümanlığı kabul etmeyenlerden devlet tarafından can, mal ve ırzın korunması için alınan bir vergidir. Bu vergi sonradan askerlik karşılığı olarak alınan bir vergi haline gelmiştir. Cizye, erkek, baliğ, sağlıklı ve çalışanlardan alınan bir vergidir. Kadın, hasta, sakat ve yaşlılardan alınmazdı. Vergi ekonomik güce göre tespit edilirdi. Ala, evsat ve edna olarak derecelendirilirdi. Rahipler, köleler ve dilenciler bu vergiden muaftılar.

Cizye devlet geliri içinde önemli bir paya sahipti. Dönemlere göre alınan cizye vergisi farklı idi. Kimlerin nasıl vereceği konusunda 17. yüzyılda Fazıl Mustafa Paşa ıslahatlar yapmıştı. Buna göre ala, evsat ve edna olmak üzere yapılan sınırlamada; dörder, ikişer ve birer şerifi altın kararlaştırılmıştır.  Osmanlı’da cizye işleri. Cizye muhasebesi kaleminden yürütülürdü. Her yıl muharrem ayında bu kalemde cizye bohçaları hazırlanırdı. Burada cizye mükelleflerinin adı ve ödeyecekleri miktar yazılı olurdu. Cizye iki şekilde toplanmıştır: Bireysel veya cemaat üzerinden. Cizye Başkanı kulunun sorumluluğunda toplanan bu verginin takibi de sıkı yapılmıştır. Cizye uygulaması 19. yüzyılın ortalarına kadar devam ettirilmiştir. Tanzimat ile birlikte bütün tebaanın eşitliği ile birlikte gayrimüslimlere askerlik mecburiyeti getirilerek cizye kaldırılmışsa da gayrimüslimler, getirilen askeri hizmet zorunluluğundan memnun kalmayınca bundan da vazgeçilmiş ve askerlik hizmetine karşılık bir bedel alınmaya başlanmıştır.

Örfi Vergiler

Genellikle divan kararıyla çıkan vergilerdir. Tımarlı sipahilere maaş olarak verilen vergi Raiyet risumu

Çift Resmi

Müslüman reayanın ödediği vergilerden biri çift resmi idi. Çift resmi, bir çift öküzün ekip biçeceği alan üzerinden hesaplamaktaydı bu da genelde 22 akçe idi. Toprağa bağlı olarak alınması nedeniyle haraç-ı muvazzaf olarak kabul edilirdi. Bunun yanında hane başına da alınmaktaydı. Bu nedenle “tasma akçesi” olarak da anılmaktaydı. Arazinin büyüklüğü arazinin verimliliğine göre değişmekteydi. 60-150 dönüm arasında farklılıklar vardı. Bu değişime etki eden en önemli faktör arazinin verimliliği idi. Çiftlikler evli olan reayaya verilir evli olmayanlara verilmezdi. Toprağı ekip biçme karşılığında “resm-i çift” vergisi alınırdı. Bu vergiyi hizmet karşılığı da ödeyebilirdi.

Sipahi elinde bulundurduğu araziyi kira karşılığı verme yetkisine sahipti. Bu araziler “tapu resmi” ile verilirdi. Bunun dışında o tımarın sipahisinin altında kayıtlı olmayan konar göçer raiyyet tarafından işletilebilirdi. Bunlara “hariç raiyyet” veya “hariç-ez defter” denilirdi. Bu durumda, dönüm resmi veya zemin resmi arazinin verimliliğine göre alınırdı.

Bu sistem içerisinde toprağın ekilip biçilmesi, üretimin sürekliliğinin sağlanması esastı. Bu devlet politikası idi. Devletin ve sipahinin vergi kaybına uğramaması için önlemler alınırdı. “Çiftbozan vergisi” bur türden alınan vergi idi. Üç yıl üst üste toprağını ekmeyenden alınırdı. Çiftbozan vergisi önceleri 75 akçe iken köyleri terk edip göçlerin artması ile vergi 1650’li yıllarda 300 akçeye çıkarılmıştır.

İspenç vergisi: Müslüman olmayan kişilerden alınan çift resmi vergidir.

Niyabet vergisi: Reayanın düzenin sağlanası karşısında yerel yöneticileri halktan aldığı vergidir. Suçlulardan da cerime adı altında alınırdı.

Resmi Arusane Vergisi: Feodal düzenin kalıntısı olarak sipahi bu vergiyi evlenecek olan erkekten alırdı. 19. Yüzyılda kaldırıldı.

Tayyare vergisi: havadan gelen bir vergi

Ceraim-i Hayvanat (deştbani) Vergisi: Hayvanı başka birinın toprağına zarar verdiğinde sahibinden alınan cezai para idi. bu vücuda uygulanan cezayı da içerirdi.

Yave (Kaçgun) Vergisi: köle ve hayvan açtığı zaman hayvana bakan kişi tımarlı sipahiye bakım masraflarını ödüyor. Bulunmazsa devlete kalıyor.

Duhan Resmi: bir tımarlı sipahinin toprağında konar göçeler orada kışladıkları zaman alınan vergidir. Eğer yazın gelirse yaylak vergisi alınır.

Diğer Vergiler

Asiyab Vergisi: Değirmen vergisidir. Değirmen taşlarının sayısına göre bab deniyor. Birde ay üzerinden genellikle 3 6 ya da yıllık olarak vergi toplanıyor.

Resmi Ağnam: Direkt hazineye gittiği için devletin önem verdiği vergilerden birisidir. Koyun vergisidir. İki koyuna bir akçe alınır kuzudan vergi alınmaz.

Mukata…Eminler: Darphane, şaphane, tuz gibi işletmeleri iltizama açılan yerleri devlet kendi yapıyor eminler yapıyor. Yüksek gelir getiren yerlerde iltizama veriliyor genelde üç yıllıktı ancak sonralar ömrü boyu oldu.

Baç Vergisi: Osmanlı’da ilk konan vergidir Karacahisar’da açılan pazarda alınan satılan ürünlerden devletin pay aldığı görülüyor

Derbent Vergisi: Köprü ve geçitlerden alınan vergidir.

Damga vergisi: Alınan satılan kesilen hayvandan alınan vergidir.

Gümrük vergisi: alınan satılan veya transit gecen maldan hudutlarda alınan mallardan ihraç ithalat vergisidir.

Müruriye: Transit geçen maldan

Amediye: Gelen maldan

Reftiye: Giden maldan

Eda Tezkiresi: Amediye vergisinin alındığını gösteren belgedir.

Olağanüstü Vergiler

Tekalif-i Örfiye ve ya Avarız-ı Divaniyye de denir ve Örfi bir vergidir. Olağanüstü durumlarda divan kararı ve padişahın emriyle alınırdı. İlk kez II. Bayezid döneminde alınmıştır. Başlangıçta sadece savaş zamanlarında alınırdı. Daha sonra ise gelenek haline gelmiştir. Savaş masraflarını karşılamak için direkt hazineye geçtiği için önemli vergidir.

Avarız haneleri normal vergi hanelerinden farklıdır. Bölgenin kalkınma durumuna görev avarız haneleri belirlenir bazen 4 bazen de 15 hane bir avarız bölgesidir. Ayni ya da nakit ya da ödenebilir. Üç şekilde alabiliyor. Nüzül (karşılıksız), Sürsat (en düşük fiyat üzerinden), İştira Zahiresi (ordunu talep etiği malzemelerin gerçek fiyatlarından ödüyor.)

Kürekçiler: Deniz seferlerinde gemilerin ihtiyaç duyduğu kürekçi ihtiyacını karşılayabilmek için sahil bölgelerinden avarız hanesi şeklinde kürekçi toplanırdı.

Takalif-i Şakka: Vezir, beylerbeyi, sancakbeyi gibi yöneticilerin olağanüstü durumlarda reayadan talep ettikleri vergidir.

Avarız vergileri halkın mağduriyetine yol açmıştır. Bölgenin zenginleri tarafından avarız vakıfları kurularak bu vergilerin ödenmesi sağlanmıştır.

Tazimattan sonra bütün vergiler kaldırılıp hepsinin tek bir kalemde “Cemaatin Vergisi” adıyla toplanmasına karar verilmiştir. 1856 yılında “cemaatin vergisi” de kaldırılıp emlak, arazi ve temettü, vergileri ayrı ayrı toplanmıştır. Abdülhamit dönemin de ise şehirlilerin ödemekten muaf oldukları vergiyi İstanbul halkı da ödemeye başlamıştır.

Benzer İçerikler

One Comment

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir