Hilafetin Kaldırılması

Hilafetin kaldırılması 3 Mart 1924 tarihinde çıkarılan bir yasayla gerçekleşmiştir. Halifelik makamı Yeni Türkiye Cumhuriyetinin benimsemiş olduğu ilkelerle çeliştiği için kaldırılmıştır.
Hilafet, İslam dünyasında siyasi ve dini liderliği ifade eden bir kurumdu. Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde, hilafet gücünü kaybetmiş ve çalışmaz hale gelmiştir. Cumhuriyetçi hareketlerin yükselişi ile birlikte, hilafet kaldırma fikri gündeme geldi. Zira Cumhuriyetin ilanından sonra laik devlet düzeni içinde halifelik ciddi bir sorun oluşturmaya başladı.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu sırasında, Mustafa Kemal Atatürk, laik ve modern bir devlet inşa etmek amacıyla, hilafeti kaldırma kararı aldı. 1922’de Saltanat, 1924’te ise Hilafet kaldırıldı. Bu karar, Osmanlı İmparatorluğu’nun resmi olarak sona ermesine yol açtı ve Türkiye Cumhuriyeti’nin doğuşuna işaret etti.
Hilafetin kaldırılması kararı, İslam dünyasında büyük bir tartışma yarattı ve bazı Müslümanlar tarafından tepkiyle karşılandı. Ancak, Türkiye’de bu karar, laiklik ilkesinin korunması ve cumhuriyetin kurulmasında önemli bir adım olarak kabul edildi.
Bugün, Türkiye’deki çoğu insan için hilafet kavramı, Osmanlı İmparatorluğu’na atfedilen bir tarihi anı olarak görülmekte ve Türkiye’nin laikliği ve demokrasisiyle uyumlu bir şekilde var olmayan bir kurum olarak kabul edilmektedir.
Hilafetin Kaldırılma Nedenleri
Hilafetin kaldırılması kararının alınmasında birkaç faktör etkili oldu. Bunlar arasında şunlar sayılabilir:
- Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşü: I. Dünya Savaşı sonrasında Osmanlı İmparatorluğu büyük ölçüde zayıflamıştı ve yenilikler yapmadığı için modern dünyaya ayak uyduramadı.
- Laiklik ilkesi: Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, laiklik ilkesini benimsedi. Bu ilke, dinin devlet yönetimindeki rolünü sınırlamayı amaçlamaktadır. Hilafet, İslam’ın siyasi liderliğini ifade eden bir kurum olarak kabul edildiği için, laikliğe uygun değildi.
- Modernleşme eğilimleri: 19. yüzyılın sonlarında ve 20. yüzyılın başlarında, Osmanlı İmparatorluğu modernleşme hareketleriyle karşılaştı. Bu hareketler, Batı tarzı demokrasi, sanayileşme ve sosyal reformlar gibi fikirleri benimsedi. Ancak, hilafet bu yeniliklere direnç gösterdi.
- Cumhuriyet sistemi: Osmanlı İmparatorluğu’nun yerine kurulan Türkiye Cumhuriyeti, cumhuriyet sistemi ile yönetilmekteydi. Bu sistemde, devlet yönetimi seçilmiş temsilciler tarafından yürütülürken hilafetin varlığına ihtiyaç kalmamıştı.
Bu nedenlerden dolayı, hilafetin kaldırılması kararı alındı ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda önemli bir rol oynadı.
Mektup Krizi
Halifeliğin kaldırılması tarihsel sürecin nihai evresiydi. Şükrü Hoca ve İskilipli Atıf Hoca’nın kitaplarında halifenin dünyevi işlere de bakması gerekliliği hakkındaki ifadeler bulunması. Abdülmecit’in imzasını Abdülhamit Bin Abdülaziz Han olarak değiştirmesi akabinde gelişen Abdülmecit’in tutumunda yaşanan değişmelerle beraber Rauf Bey, Adnan Adıvar, Refet Beylerin halifeliğe yaklaşması ve de Hintli Müslümanlardan, Ameer Ali ve Ağa Han’dan, İsmet Paşa’ya gönderilen, Halifeliğin gerekliliğiyle ilgili mektubun hükümetin eline geçmeden basında yayınlanması sert tartışmalara yol açtı.
Mektup krizinden sonra iyice göze batan Halifelik, bu kez bütçe konusunda gündeme gelmiştir. Nihayetinde iki başlılık durumu ortaya çıkınca, 3 Mart 1924 halifelik kaldırılmış ve son halife yurt dışına çıkarılmıştır. Beraberinde Şeriye ve Evkaf Vekaleti kaldırılarak Diyanet İşleri ve Vakıflar Genel Müdürlüğü kurulmuştur.