Türk Kozmolojisine Giriş

Türk Kozmolojisine Giriş – Emel Esin

Emel Esin

Emel Esin kendisine sunulan imkanları oldukça iyi değerlendirerek kendisini yetiştirmiş bir kadın profesörümüzdür. Türklerin ilk zamanlarından itibaren evrene bakışlarını esere yansıtan Profesör. Bu eserinde Türkler ve evren bilimi hakkında detaylı bilgiler içeriyor. Kitap’ta eskiden insanların doğa varlıklarına ve olaylarına karşı tutumları ve düşünceleri ile bunları nasıl kutsal ilan ettiği hakkında detaylar veriyor.

Çu Halkı

İlk kez bir düzen içinde evrene bilimsel edayla bakıp onu yorumlayanlar Kuzey Çin de yaşayan Çu halkıdır. Hemen belirtelim Çuların Proto-Türk olduğuna dair önemli kanıtlar ve akabinde gelişen teoriler vardır. Çulara göre yeryüzü su ve yerden meydana gelmiştir. Kuşkusuz bu ilkel insanın akıl yürütme gücüne en yatkın düşünce şeklidir. Ayrıca onlara göre evren’ de bulunan karanlık ve aydınlık birleşerek toprak, ateş, su, ağaç ve madeni oluşturdu.

Kutsallık

İnsanların birbirinden habersiz olduğu zamanlar da insanlar aynı şeyleri farklı yorumladığı gibi benzer şekilde de yorumlaya bilmişler. Ortak bir payda varsa oda bir Türk için kutsallık arz eden bir şey bir Çinli için de önem derecesi farklı da olsa kutsallık arz etmektedir. Misal Güneşi ele alırsak ki güneş ilkel insanın akıl yürütme gücüne hitap edebilen ve rahatça görülebilen en basit ve en belirgin nesnedir. Bu nesnenin Çinlilerde Oldukça önemli bir yeri varken Hunlarda Kutupyıldızı daha ön plandadır. Bunda Hunlarda bulunan gök tanrının Kutup yıldızında oturduğu düşüncesi etkili olmuştur. Bir başka örnek ise Çular Evreni silindir şeklinde olduğunu varsayarken Çinliler 3 katmanlı gökyüzünden meydana geldiğine inanırlardı. Dağlar, bunlarda tıpkı güneş gibi belirgin nesnelerdir. Bu sebepten birçok ilkel insan için yüksek dağları kutsal kabul ederdi. Ayrıca güneş ve ay öteden peri Türk hükümdarların sembol olarak kullandığı varlıklar olmuşlardır.

Türkler izlenimleriyle Dünyanın kutupyıldızı çevresinde döndüğünü fark etmişler ve bunu çetitli bakımlardan yorumlamışlardır. Kutupyıldızınnın göktanırın evi olduğunu varsayan Türkler göktanrı inancında ki Hakana yönetme gücü tanrı tarafından verilmiş olması ile bağlantılı olma ihtimali yüksektir.

Kitapta bizim 12 hayvanlı Türk takvimi diye adlandırdığımız ve Türklerin ilk takvimi olarak kabul ettiğimiz takvimin kökeni hakkında ilginç ayrıntılar mevcut. Çinliler bu takvimi Türklerden önce kullandığı fakat hayvan isimlerini kullanmadıkları ile ilgili bilgilerin mevcut olduğundan bahsederken Türkler Uygurların ilk olarak kullandığı savını savunmuşlardır. Ancak ikisinin de atladığı bir nokta var asıl soru Türkler ya da Çinliler bu takvimi nereden aldı? Bu noktada Atatürk’ün savunduğu tarih tezi olan Kayıp Kıta Mu benim aklıma geliyor.

Başkurtlar rüzgârı kutsal kabul ediyorlardır bunun nedeni mevsimleri taşıyanın rüzgâr olduğuna inanmalarıdır. Göktürkler de ise kağan güneşe benzetiliyordu. Ayrıca askeri kavramların simgesi olarak zühre kullanıyorlardı. Çular ölülerinin mezarlarına yaptığı insan dışı maskelerle ilgili olarak Budizmden alındığı gibi teoriler mevcuttur. Ayrıca bu konu hakkında Orta Asya, göçebe sanatının maskelerinden geliştiği sonucuna varılabilmekledir.

Türklerde ejder zaman kavramını betimlerdi onlara göre Kışın yeraltında uyuyan ejder bahar gelince gökyüzüne çıkar. Böylelikle zamanı somutlaştıran bir ruh niteliği taşırdı. Ayrıca Çularda ejder yer yer tanrıları da ifade eden bir imge halindedir. Kuşkusuz Çine olan yakınlığından ejder motifi Çularda önemli bir yer edinmiştir. Ayrıca ejder motifi Göktürklerde kapan tamgası olarak da kullanıldığı hakkında ki kaynaklara da rastlıyoruz.

Türklerde Hükümdar; güneşe, aya, yıldızlara, dağlara ve dört büyük nehre ayin yapardı. Bu ayinler devlet töreni olarak da kabul görürdü böyle dememizde ki etken ayinlerde toprak dağıtımı gibi idari işlerinde gerçekleşiyor olmasıdır. Bu ayinler daha önce kutsal sayılan yüksek dağlarda yapılır buralarda adaklar verilirdi. Bu adaklar at, koyun, geyik gibi hayvanlar olurdu Ayrıca Hunların bu ayinlerde kımız içtiği belirlenmiştir.

Genel itibariyle Türkler de havaya ok atıp kötü ruhları inancı hakimdi. Bu kıtlık yahut hastalığın boy gösterdiği durumlarda görülen bir olay. Bu kötü ruhlar arasında en kötüsü veba hastalığıydı bu ayinler ayı postu giymiş dört kam tarafından gerçekleştiriliyordu.

Benzer İçerikler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir