Tarih Metodolojisi

Tarih metodolojisi, tarih araştırmalarında kullanılan yöntemler ve yaklaşımları ifade eder. Tarihçiler, geçmiş olayları, süreçleri ve insanların yaşamlarını anlamak ve açıklamak için çeşitli metodolojileri kullanır. Bu metodolojiler, tarihçilerin geçmiş olayları ve süreçleri analiz etmelerine, yorumlamalarına ve açıklamalarına yardımcı olur.

Tarih Nedir?

Tarih, Historia (Latince), Yarex (İbranice), Astura (Arapça) geçmiş dönemlerde yaşamış insan topluluklarının başından geçen olay ve olguların yer zaman, neden sonuç ilişkisi içerisinde belgelere dayanarak kronolojik biçimde inceleyen bilim dalıdır.

Tarih, geçmişte meydana gelen olayları, insanların yaşamlarını, toplumları ve medeniyetleri inceleyen bir disiplindir. Tarih, insanlığın geçmişini anlamak, geçmişteki deneyimlerden ders çıkarmak ve bugünkü toplumları ve kültürleri anlamak için önemlidir. Tarih, kaynaklara dayalı araştırmalar ve analizler yoluyla gerçekleştirilir.

Tarih, olayların kronolojik sıralamasını takip eder ve belirli bir zaman dilimindeki değişimleri inceler. Tarihçiler, yazılı kaynaklar, arkeolojik buluntular, sözlü gelenekler ve diğer kanıtlar aracılığıyla geçmişe ışık tutarlar. Bu kaynakları kullanarak, tarihçiler olayları, kişileri, toplumları ve kültürleri anlamaya çalışır.

Tarih, birçok alt disipline ayrılır. Siyasi tarih, devletlerin ve siyasi liderlerin eylemlerini ve etkileşimlerini inceler. Sosyal tarih, toplumların ve insanların sosyal, ekonomik ve kültürel yaşamlarını araştırır. Ekonomik tarih, ekonomik sistemlerin ve ticaretin tarihini ele alır. Kültürel tarih, sanat, edebiyat, müzik ve diğer kültürel ifadelerin tarihini inceler. Askeri tarih, savaşlar, askeri stratejiler ve silahlanma gibi konulara odaklanır.

Tarih, geçmişteki olayları ve süreçleri anlamak için kaynakları eleştirel bir şekilde değerlendirir. Tarihçiler, kaynakların güvenilirliğini ve doğruluğunu sorgular ve farklı kaynakları karşılaştırarak objektif bir görüş oluşturmaya çalışır. Tarih, geçmişteki olayları ve süreçleri yorumlama ve açıklama sürecidir.

Tarih, insanların geçmişteki deneyimlerinden ders çıkarmalarına yardımcı olur. Geçmişteki başarılar ve hatalar, bugünkü toplumların ve kültürlerin şekillenmesinde etkili olmuştur. Tarih, insanların kimliklerini, değerlerini ve inançlarını anlamalarına yardımcı olur. Ayrıca, tarih, toplumsal değişimleri ve dönüşümleri anlamak için bir perspektif sunar.

Sonuç olarak, tarih, geçmişte meydana gelen olayları, insanların yaşamlarını, toplumları ve medeniyetleri inceleyen bir disiplindir. Tarih, kaynaklara dayalı araştırmalar ve analizler yoluyla gerçekleştirilir ve geçmişteki deneyimlerden ders çıkarmak ve bugünkü toplumları ve kültürleri anlamak için önemlidir.

Historia rerum gestarum : Tarih disiplini

Res gestae :Geçmişde yaşanan olaylara verilen isim

Geçmişten Günümüze Tarih Yazıcılığı Biçimleri

  1. Haberci Tarih : Anallara yazılan tarih
  2. Rivayetci (Hikayeci) Tarih : Yer ve zaman varken neden sonuç ilişkisi yoktur .Miletoslu Hekateos(Periodos ges, Genelogia)-Halikarnososlu Herodotos(Historia)
  3. Öğretici Tarih : En bariz hususiyeti tarih de ün yapmış kişilere büyük yer vermesidir örnek: Siyer (Thuykidide-Peleponeoslularla Atinalıların Savaşı)
  4. Neden ve Nasılcı Tarih Anlayışı : Son yıllarda ön plan çıkmıştır.
  5. Sosyal Tarih

Tarihi olayların meydana gelmesinde bir takım sebepler rol oynar

  1. Daimi sebepler : Irk, iklim, toprak
  2. Geçici sebepler : Dinler, göçler, doğal afetler

Tarihte meydana gelen olayların 2 nedeni vardır.

  1. Görünürdeki sebep
  2. Gerçek sebep

Tarihi Felsefe

Tarihi felsefe  geçmişte yaşanan olaylardan çok bu olayların nedenlerini araştırır.

  1. Metafizik felsefe : İnsanlar tanrının iradesiyle yönetilir.
  2. Diyalektik felsefe : Ekonomik sebepler toplumların geleceğine yön verir.
  3. Bireyci felsefe : Toplumları büyük düşünürler yönetmiş.

Tarihi Felsefe Teorileri

Dini(Teokratik) Anlayış

Batıda Hristiyanlığın doğuşuna kadar insanlar tarihin sonsuz bir döngüden olduğunu düşünürlerdi. Hristiyanlığın doğuşu ile bu durum tam anlamıyla değişmiştir tarihi bir defalık akıştan biricik olaylardan meydana geldiği ortaya çıkmıştır.

Materyalist Anlayış

Materyalist anlayış, gerçekliğin temelinde maddenin olduğunu savunan bir felsefi yaklaşımdır. Materyalistler, maddenin varoluşun temel yapı taşı olduğunu ve zihinsel veya ruhsal varlıkların maddeden türediğini öne sürerler. Bu anlayış, doğal dünyanın nesnel gerçekliğine odaklanır ve maddenin fiziksel özelliklerini ve etkileşimlerini inceler.

Materyalist anlayış, bilimsel yöntem ve gözlem temelinde şekillenir. Materyalistler, evrenin doğal yasaları ve fiziksel süreçlerle açıklanabileceğine inanır ve fenomenleri maddi nedenlere bağlarlar. Bu yaklaşım, bilimsel keşifler ve teknolojik ilerlemelerle desteklenir ve doğa bilimlerinin gelişimine katkıda bulunur.

Materyalist anlayış, insanın zihinsel süreçlerini de maddenin bir ürünü olarak açıklar. Zihin, beyin fonksiyonları ve sinirsel etkileşimlerin bir sonucu olarak ortaya çıkar. Bilinç, materyalistler tarafından nörolojik süreçlerin bir ürünü olarak görülür ve zihinsel deneyimlerin maddi temellere dayandığına inanılır.

Materyalistler, insanın davranışlarını ve toplumsal yapıları da maddi etkileşimlerin sonucu olarak açıklarlar. Toplumsal ilişkiler, ekonomik faktörler, sınıf çelişkileri ve maddi kaynakların dağılımı gibi etkenler materyalist anlayışta önemli bir rol oynar. Bu yaklaşım, toplumsal değişimleri ve dönüşümleri maddi koşulların etkisiyle açıklamaya çalışır.

Materyalist anlayış, eleştirel bir düşünce tarzını benimser ve dogmatik inançlara karşı çıkar. Bilimsel yöntem ve kanıtlara dayalı bir yaklaşımı savunur ve doğaüstü veya metafiziksel açıklamalara karşı çıkar. Materyalistler, gerçekliği anlamak için gözlem, deney ve mantık gibi araçları kullanır.

Ekspresyonist Anlayış

Ekspresyonist anlayış, sanatın duygusal ve içsel ifadesine odaklanan bir sanat akımıdır. Bu anlayış, sanatçının iç dünyasını ve duygusal deneyimlerini yansıtmayı amaçlar. Ekspresyonizm, 20. yüzyılın başlarında ortaya çıkmış ve özellikle resim, heykel, edebiyat ve tiyatro gibi sanat dallarında etkili olmuştur.

Ekspresyonist anlayış, gerçekçilikten ve nesnellikten uzaklaşarak, sanatçının iç dünyasını ve duygusal deneyimlerini yansıtmayı hedefler. Sanatçılar, renk, şekil, kompozisyon ve fırça darbeleri gibi görsel unsurları kullanarak duygusal bir etki yaratmaya çalışırlar. Bu anlayışta, gerçekçi bir temsil yerine, içsel bir gerçeklik ve duygusal bir ifade ön plandadır.

Pozitivist Anlayış

Pozitivist anlayış, bilimsel yöntemlerin ve gözleme dayalı objektif verilerin önemini vurgulayan bir felsefi ve metodolojik yaklaşımdır. Bu anlayış, bilginin sadece deney ve gözlem yoluyla elde edilebileceğini savunur ve metafizik veya spekülatif düşünceleri reddeder. Pozitivizm, 19. yüzyılda Auguste Comte tarafından geliştirilmiş ve bilimsel düşüncenin egemenliğini savunan bir felsefi akımdır.

Pozitivist anlayış, bilimsel yöntemlerin kullanılmasını ve nesnel verilere dayalı olarak gerçekliği anlamayı hedefler. Bu yaklaşım, gözlem, deney ve ölçüm gibi bilimsel yöntemlerin kullanılmasını gerektirir. Pozitivistler, bilimsel yöntemlerin objektif ve evrensel bir gerçekliği ortaya çıkarabileceğine inanır ve bu gerçekliği anlamak için mantık ve akıl yürütme süreçlerini kullanır.

İdealist Anlayış

İdealist anlayış, gerçekliğin temelinde zihinsel veya düşünsel bir varlık olduğunu savunan bir felsefi yaklaşımdır. Bu anlayış, düşüncelerin, kavramların ve ideallerin gerçekliği şekillendirdiğini ve dış dünyanın zihinsel süreçlerle anlaşılabileceğini öne sürer. İdealistler, gerçekliğin nesnel bir varlık olduğu fikrine karşı çıkar ve onun yerine zihinsel süreçlerin ve düşüncelerin önemini vurgular.

İdealist anlayış, felsefi olarak birçok farklı şekilde ifade edilebilir. Örneğin, Platon’un idealar kuramı, idealist bir yaklaşımın bir örneğidir. Platon’a göre, gerçeklik, zihindeki kavramlar ve ideallerin dünyası olan “idea”larda bulunur. Bu ideal formlar, nesnelerin gerçekliğini belirler ve onlara anlam katar.

Bir diğer önemli idealist filozof, Immanuel Kant’tır. Kant, gerçekliğin zihinsel süreçlerle anlaşılabileceğini ve insanın deneyimlerini kendi kavramları ve kategorileriyle şekillendirdiğini savunur. Ona göre, insanın algıladığı dünya, zihinsel süreçlerin sonucudur ve gerçekliğin kendisi hakkında kesin bir bilgiye ulaşmak mümkün değildir.

Hümanist Anlayış

Hümanist anlayış, insanın değerini ve potansiyelini vurgulayan bir felsefi ve etik yaklaşımdır. Hümanistler, insanın özgürlüğü, onur ve insan hakları gibi değerlere odaklanır ve insanın kendini gerçekleştirmesi ve mutlu bir yaşam sürmesi için çaba gösterir. Hümanist anlayış, insan merkezli bir perspektif sunar ve insanın potansiyelini keşfetmesi ve geliştirmesi için bir rehberlik sağlar.

Hümanist anlayış, Rönesans döneminde ortaya çıkmış ve daha sonra felsefe, psikoloji, eğitim ve sosyal bilimler gibi birçok alanda etkili olmuştur. Hümanistler, insanın özgür iradesine, akıl ve mantığa, duygusal zekaya ve empati yeteneğine vurgu yaparlar. İnsanın potansiyelini gerçekleştirmesi için eğitim, kültür, sanat ve bilim gibi alanlara önem verirler.

Hümanist anlayış, insanın değerini ve onurunu vurgularken, aynı zamanda insanın sorumluluklarını da önemser. Hümanistler, insanların birbirine saygı göstermesi, adaleti savunması ve toplumsal sorunlara duyarlı olması gerektiğini savunurlar. İnsanın mutluluğunu ve refahını artırmak için sosyal adaletin sağlanması ve eşitlikçi bir toplumun oluşturulması hedeflenir.

Tarih Yazıcılığı

Geçmişten günümüze tarih yazıcılığı, zamanla değişen ve gelişen bir süreçtir. Tarih yazıcılığı, geçmişteki olayları, süreçleri ve insanların yaşamlarını anlamak ve aktarmak için kullanılan çeşitli biçimler ve yaklaşımlar içerir. İşte geçmişten günümüze tarih yazıcılığı biçimlerinden bazıları:

  1. Kronolojik Tarih Yazıcılığı: Bu yaklaşım, olayları ve süreçleri kronolojik sırayla anlatmayı hedefler. Tarihçiler, belirli bir zaman dilimindeki olayları tarih sırasına göre düzenler ve anlatır. Bu biçim, olayların gelişimini ve değişimini takip etmek için kullanışlıdır.
  2. Siyasi Tarih Yazıcılığı: Siyasi tarih, devletlerin ve siyasi liderlerin eylemlerini, politikalarını ve etkileşimlerini inceler. Bu yaklaşım, siyasi süreçleri, devrimleri, savaşları ve siyasi liderlerin rolünü vurgular. Siyasi tarih, devletlerin kuruluşu, yönetim biçimleri ve politik sistemlerin evrimi gibi konuları ele alır.
  3. Sosyal Tarih Yazıcılığı: Sosyal tarih, toplumların ve insanların sosyal, ekonomik ve kültürel yaşamlarını inceler. Bu yaklaşım, insanların günlük yaşamlarını, sosyal sınıf yapılarını, ekonomik ilişkilerini, kültürel ifadelerini ve toplumsal değişimleri araştırır. Sosyal tarih, toplumsal hareketler, toplumsal eşitsizlikler ve toplumsal dönüşümler gibi konulara odaklanır.
  4. Ekonomik Tarih Yazıcılığı: Ekonomik tarih, ekonomik sistemlerin ve ticaretin tarihini inceler. Bu yaklaşım, üretim, dağıtım, tüketim ve ticaret süreçlerini araştırır. Ekonomik tarih, ekonomik değişimlerin, sanayileşmenin, küreselleşmenin ve ekonomik krizlerin etkilerini analiz eder.
  5. Kültürel Tarih Yazıcılığı: Kültürel tarih, sanat, edebiyat, müzik, mimari ve diğer kültürel ifadelerin tarihini inceler. Bu yaklaşım, kültürel üretimleri, kültürel değişimleri ve etkileşimleri araştırır. Kültürel tarih, toplumların değerleri, inançları, sanatsal ve entelektüel üretimleri üzerinde odaklanır.
  6. Toplumsal Tarih Yazıcılığı: Toplumsal tarih, toplumların yapısını, toplumsal ilişkileri ve toplumsal değişimleri inceler. Bu yaklaşım, toplumsal grupların, sınıfların, cinsiyet rollerinin, etnik kimliklerin ve diğer toplumsal dinamiklerin etkisini vurgular. Toplumsal tarih, toplumsal hareketler, devrimler, toplumsal eşitsizlikler ve toplumsal dönüşümler üzerinde durur.

Bu tarih yazıcılığı biçimleri, geçmişin farklı yönlerini anlamak ve aktarmak için kullanılır. Tarihçiler, genellikle birden fazla yaklaşımı bir araya getirerek daha kapsamlı bir tarih anlatısı oluştururlar. Bu şekilde, geçmişin çok boyutlu ve karmaşık doğasını daha iyi anlamak mümkün olur.

Benzer İçerikler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir