Tarihin En Ölümcül Salgınları

İşte Tarihin En Ölümcül Salgınları; Asya Gribi, Kolera, İspanyol Gribi, ve tabi ki Veba… Hepsi de ortaya çıktıkları dönemde yaşamımızı alt üst ederek, milyonlarca insanın ölümüne sebep oldu. Ve hatta insanoğlunun dünya üzerindeki varlığını tehdit etti. Neyse ki bu savaşlarda kazanan bizler olduk. Verilen savaşı şimdilik insanlık kazanmış gibi duruyor ama nihai savaş henüz başlamadı.

Çin’de başlayıp tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19 pandemisini endişe ile takip ettiğimiz şu günlerde. Bu yazımızda, adını bile unuttuğumuz fakat bir dönem tüm insanlığın korkulu rüyası olan mikroorganizmaların tarih sahnesine çıktıkları bazı dönemleri derledik.

Dünya üzerindeki kısa tarihimize baktığımızda insanoğlunun hayatta kalabilme kabiliyetine hayranlık duymamak elde değildir. Tıp ve sağlık alanında yaşanan büyüleyici gelişmelerden, robotik faaliyetlere kadar birçok gelişme; daha sağlıklı ve daha uzun bir yaşam vaat etmektedir. Bu değişim ve gelişmeler insanoğlunun evrendeki varlığını daha uzun süre boyunca sürdürebilmesi içindir.

İşte bu değişim ve gelişim sürecinde dünyayı paylaştığımız diğer canlıları unutmaya başladığımız hemen her dönemde onlar, kendilerini insanlığa hatırlatmayı başarmışlardır. Kimden mi bahsediyorum? Onlar, bu dünyadaki ilk canlılar, tarihin en ölümcül salgınlarının nedenleri, onlara günümüzde mikroorganizmalar diyoruz. Virüsler bizim gibi hayatta değiller, çevremizde onları göremiyoruz ama onlar her yerdeler. Bilim adamları yeryüzünde henüz bilmediğimiz 1,5 milyon yakın virüs çeşidinin bulunduğunu söylüyor. Onların tek amaçları var o da üremek. Bunun için tek yapmaları gereken yalnızca buna imkan sağlayacak canlı bir hücreyi ele geçirmek.

Antoninus Salgını

165-185 yılları arasında Roma İmparatorluğu’nda yaşanan, Antoninus Salgını bilinen ilk salgındır. Hastalığın tam olarak neyden kaynaklandığı anlaşılmamıştır. Fakat Seferden dönen askerler tarafından getirildiği bilinmektedir. Öte yandan Antoninus Salgını günde 2 bin kişinin ölümüne neden olmuş bir salgındır.

Kara Veba

Kara Veba bir diğer adıyla Kara Ölüm Yersinia Pestis adındaki bakteriyi taşıyan pirelerin ısırmasıyla bulaşan bir salgın hastalıktır. Hastalığı kapan kişilerin birkaç gün içerisinde ölmesine neden olan bu hastalık tarihin çeşitli dönemlerinde ortaya çıkmıştır.

Justinyen Veba Salgını

541-542 yılları arasında yaşanan Justinyen Veba Salgını tarihteki ilk veba salgını olarak gösteriliyor. Bizans İmparatorluğunun başkenti olan Konstantinopolis başta olmak üzere İmparatorluğun birçok yerinde ortaya çıkmıştır.

Avrupa’da Veba Salgını

1346 – 1353 yılları arasında bu sefer Avrupa topraklarında Kara Veba nedeniyle 75 ile 200 milyon arasında insanı öldürdüğü düşünülüyor. 

Modern Veba

1894-1903 yılları arasında yeniden görülen salgın Justinyen ve Kara Veba salgının ardından dünyada görülen üçüncü veba salgınıdır. Bu salgında 10 milyon kişinin hayatını kaybettiği bilinmektedir.

Çiçek Salgını

Çiçek salgını tarihin çeşitli dönemlerinde görülmüştür. Yalnızca 18.yüzyılda Avrupa’da, 60 milyondan fazla can almıştır. İlginçtir ki insanoğlunun aklına bağışıklıkla korunma düşüncesini ilk getiren çiçek hastalığı olmuştur. İnsanlar güçlü ve sağlıklı oldukları sırada hastalığı hafif geçiren kişiden kendilerine bilinçli bir şekilde hastalık bulaştırıyorlardı. Böylece birkaç yara izi ile ölümden kurtuluyorlardı. Bu tehlikeli hekimlik uygulaması, hastalığın yayılma hızını yavaşlattı. Ancak çiçeğe asıl darbeyi vermek için 1966 yılını beklememiz gerekti. DSÖ’nün başlattığı aşılama programı sayesinde, hastalık görünmez oldu ve çiçek aşısı zorunlu aşı programından bile çıkarıldı. Eskiden büyük salgınlar yapan ve pek çok kişinin ölümüne yol açan bu hastalık aşılama ile kontrol altına alınmış oldu. 

İspanyol Gribi

Tarihin en ölümcül salgını olarak nitelendirilen ve 20. yüzyılda 500 milyon insana bulaşan İspanyol Gribi dünya genelinde yaklaşık 100 milyon kişinin hayatını kaybetmesine neden oldu. Bu sebeple İspanyol Gribi tarihteki en büyük felaketlerden biri olarak anılmaya başlandı.

Kolera

Dünya tarihinde çeşitli zamanlarda görülen Kolera Salgının nedeni içme sularının kirlenmesiydi ve içme sularının arıtılmasının yaygınlaşmasına kadar Kolera birçok can aldı. Özellikle Hindistan’da karşılaşılan bu salgın 19 yüzyılda ise 1 milyon can almıştır.

Ebola

2014’de ortaya çıkan Ebola salgını Batı Afrika ülkeleri olan Gine, Liberya ve Sierra Leone’de yaklaşık 11 bin kişinin hayatına son vermiştir.

SARS

İlk kez 2003 yılında Çin’de ortaya çıkan ve çok sayıda ülkeye yayılan SARS salgınının 8100 kişiye bulaştığı bunlardan yaklaşık 800’nün ölümüne neden olduğu kayıtlara geçmiştir.

SARS Koronavirüs kadar tehlikeli değildi çünkü sadece hastalığı belirtileri olanlar bulaştırıyordu. Ancak Koronavirüs belirti göstermeden yayılmaya devam ediyor. SARS daha ölümcüldü bu nedenle yayılması daha zor gerçekleşiyordu.

Koronavirüs

Virüse ismini veren taca benzeyen yapısıdır. Bu virüs yapısı insan hücrelerindeki proteinlere yapışmaktadır. 2019’un Aralık ayında Çin’in Vuhan kentinde ortaya çıkan ve çok hızlı bir şekilde yayılım gösteren Koronavirüsü tüm dünyayı etkisi altına aldı. Koronavirüsü hafif solunum yolu enfeksiyonu sebep olmakla birlikte bağışıklık sistemine bağlı olarak ölümcül olabilmektedir.

Yarasadan Mı Bulaştı?

Bir virüs hayvanlardan insanlara geçiyorsa buna zoonotik virüs denir. Koronavirüsün de bu virüs ailesinden olduğuna inanılıyor. Yapılan araştırmalarda yarasaların bir çok virüs taşıdığı anlaşıldı. Bunların içinde yüzlerce koronavirüs çeşidi de var. Bu incelemeler neticesinde “Yarasa Koronavirüsü RaTG13” ismini verdikleri düşük riskli bir virüsü de keşfedildi.

Bilim insanlarının koronavirüsün genom dizilemesini yaptıklarında %96’lık oranla “Yarasa Koronavirüsü RaTG13” virüsle aynı olduğunu keşfettiler. Ancak ortada bir sorun vardı. Yarasanın taşıdığı virüs insanlara bulaşmıyordu. Bunun gerçekleşebilmesi için virüsün evrilmesi gerekliydi. Bu konuda iki ihtimal gözetiliyor. Birincisi virüsün yarasada mutasyon geçirmiş olabileceği. İkincisi ise virüs insana bulaşmadan önce başka bir türe geçmiş ondan insanlara bulaşmış olabilir. Tıpkı 1918’de Kuş Giribi’nde olduğu gibi.

Benzer İçerikler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir