Osmanlı Tarihi II Ders Notları

Fetret Devri (1402-1413)

Timur, Ankara Savaşından sonra, hemen Anadolu’yu terk etmedi. Anadolu’da oluşturduğu siyasi oluşumun güvenliğinden emin olmak istemesi ve bu dönemin kış aylarına denk gelmesi onun Anadolu’da kalmasını nedenidir. Timur Osmanlı’nın merkeziyetçi yapısını bozarak Şehzadelere ve Beylere ayrı topraklar dağıtmıştır. Bu süreçte toprak bütünlüğü beyler ve şehzadeler arasında paylaştırılmış bir Osmanlı karşımıza çıkar. Bizim için önemli olan şehzadelerin bu süreçte aldıkları rolleridir. Timur’a baktığımız da ise o Doğu seferini gerçekleştiremeden hüma  hastalığından ölmüştür.

Ankara Savaşı sırasında şehzadelerden ilk Süleyman Çelebi savaşın sonucunu sezerek savaştan çekilmiştir. Mirza kumandasındaki otuz bin kişilik kuvvet şehzade Süleyman Çelebi’yi yakalamak istedi ise de muvaffak olamadı.  Bursa ‘ya gelip devlet idari kadrosunu, devlet hazinesi ve kardeşleri Fatma ve Kasım’ı yanına alarak Rumeli’ye, Timur’dan en uzağa gitmiştir. Şüphesiz onun devlet hazinesine ve idare heyetine (Vezir Çandarlı Ali Paşa, Subaşı Eyne Bey, Yeniçeri ağası Hasan Bey) sahip olması en büyük avantajı idi. Onun Edirne’ sultanlığını ilan etmesi Bizans’a verilen çok büyük tavizlerin sonucunda olmuştur. Güçlenmek için Bizans’a odaklı bir diplomasi izlemesi gayet normal bir durumdur. Bizans ile anlaşma yaparak Theodore ile evlendi. Anlaşma gereğince Pendik ve Kartal civarlarını Bizans’a bıraktı. Ayrıca kardeşleri Kasım ve Fatma’yı Bizans sarayında rehin bıraktı. Bizans’tan başka ticari imtiyazlar vererek Venedik ve Cenevizlilerle anlaşmalar yapmıştır. Tüm bunların sonucunda Edirne’de 7 yıl hüküm sürdü.  sefahate düşkün olup rahatı severdi; babasının azim ve iradesine ve enerjisine sahip değildi; bundan dolayı vezir-i âzam Çandarlı zade Ali Paşa’nın gayretine rağmen devleti bir idare altında toplamak suretiyle Osmanlı birliğini kuramadı.

Bir diğer şehzade İsa Çelebi ise Osmanlı çekirdeği Bursa’ya yerleşip hükümdarlığını ilan etti. Onun da Süleyman Çelebi gibi Bizans ile işbirliğine gittiğini ve Bizans’ın önemli ailelerinden Yuanterez’in kızıyla evlendiğini görüyoruz. Onun yanın da Timurtaş Paşa gibi önemli bir devlet adamının bulunması en büyük avantajı.

Mehmet Çelebi savaşa katılan en küçük (15) şehzadedir. Bayezid Paşa gibi önemli bir kimse danışmanlığını yapmaktadır. Amasya sultanlığını ilan etmesiyle bölgedeki Türkmen Beyleriyle mücadele etmek zorunda kalmıştır.( Kara Devletşah, Kubad-oğlu, înal oğlu, Gözleroğlu, Köpekoğlu, Savcıoğlu ve Mezid Bey) Bölgede Mehmed’in rakiplerine karşı şehir eşrafı tarafından desteklenirken, yerel beyler Osmanlı şehzadesinin sahip olduğu meşruiyete haiz değillerdi.

Nihayet Timur’un kendisini Semerkant’a götüreceğin anlamış ve İzmir seferinden döndükten sonra parmağımdaki yüzük taşının altında sakladığı zehri içiştir (Aşık Paşazade). Bayezid esaret hayatı sırasınca ölünce esir ettiği Musa Çelebi’yi Bayezid’in na’şı ile beraber babasının mülkünde hükümdarlık için kermer, murassa kılıç ve yüz at verip Anadolu’ya gönderiyor. Böylelikle şehzadeler arasındaki mücadelenin fitilini ateşliyor. O babasını defin işlemleri bittikten sonra İsa Bey’e karşı saldırıyor ve Bursa’yı ele geçiriyor. Timur’un Anadolu’dan gitmesiyle İsa bu fırsattan yaralanarak Bursa’ya tekrar hakim olur. Bu arada Musa Karahanlılar’a sığınmak zorunda kalmıştır. Bursa’yı tekrar alıp güçlenen İsa Çelebi’ye karşı Mehmet Çelebi harekete geçer ve Domaniç’te yapılan mücadeleyi kazanır. Bu durumun akabinde yapılan ikinci savaşta Mehmet yine galip gelir ve Timurtaş’ın kesik kafasını Süleyman Çelebi’ye gönderir (sıranın onda olduğu anlamında). Bu durum karşında Süleyman İsa’ya yardım için ordu gönderir. Bu sırada İsa Çelebi İsfendiyar beyliğine sığınmış haldedir. Gelen ordunun başına geçerek Bursa’ya saldırır ancak Bursa halkı onun hâkimiyetini istemez bunun akabinde İsa Bey’in emri ile Bursa yakılır. Bu haberi alan Mehmet Çelebi İsa Çelebi’nin üzerine gider. Bursa yakınlarında bir savaş yapılır. İsa Çelebi bu muharebeden de yenik ayrılır Can-daroğlu îsfendiyar Bey’in yanına kaçtı; îsa Çelebi, îsfen-diyar Bey’le beraber Çelebi Mehmed’in elinde bulunan Ankara’yı zabtetmek üzere geldi ise de almağa muvaffak olamadı; Gerede muharebesinde üçüncü defa mağlup olan îsa, îs-fendiyar’la beraber Kastamonu’ya, kaçtı Cüneyd Bey ile müttefiklerine karşı Çelebi Mehmed mücadeleye girişti, Cüneyd, başa çıkamıyacağını anlayınca Çelebi’ye dehalet ile kendisini afvettirip sadık kalacağına dair teminat verdi; sonra Çelebi Mehmed, birdenbire Saruhan-oğlu Hızır şah’ı Manisa’da bastırarak hamamda bulunduğu sırada yakalattı ve yalvarmasına bakmayarak katlettirdi b. Onun ölümüyle Anadolu’ya Mehmet Çelebi hakim oldu.

 

Bunun üzerine Süleyman Anadolu’ya girerek Ankara’ya kadar dayanır bu esnada Mehmet çelebi Amasya’ya çekilir. Bir sene sonra yapılan savaşta Mehmet Yenildi. Bu yenilginin ardından Musa Çelebi ile Mehmet Çelebi güçlerini birleştirecektir. Musa Çelebi, Mehmet çelebiden aldığı yardım ile Süleyman Çelebi’nin üzerine gidiyor.  Zaman içinde Süleyman keyfi-sefaya düştüğünden, paşalarına kötü davrandığından yöneticileri kendinden soğutmuştur. Evrenos Bey Süleyman’a Musa Çelebi karşısında dikkat etmesini söylese de dinlenmemiştir. Ayrıca önemli olan nokta Süleyman Çelebi anlaşmakta sorun yaşadığı Yeniçeri ağası Hasanı sakalını kesiyor. Bu durumun Musa Çelebi’nin Rumeli’yi almasında yardımcı olmuştur. Ayrıca Çelebi Musa ile Süleyman arasında savaşın yapılıp yapılmadığı hakkında rivayetler söz konusudur. Netice itibariyle Musa Çeleni Rumeli’ye hakim olur. Verdiği sözü tutmayarak Rumeli’de sikke bastırarak hükümdarlığını ilan ediyor.

Musa eflak voyvodası Mircea’nın kızıyla evlenerek Mircea’nın desteğini alır. Ayrıca Süleyman’ın yöneticilerini (veziri Melik şah, (şeyh) Bedrettin Simav) alarak idaresini güçlendirmiştir. Onun bu dönemlerde Bizans’a fetih hareketleri düzenlediğini hatta İstanbul’u kuşattığını görüyoruz. Bunun tabii sonucu olarak Mehmet Çelebi ile Bizans arasında Musa çelebi karşı ittifak oluşturulur. Bunun ardından iki şehzade arasında inceiz savaşı cereyan olur. Bu savaştan Musa galip ayrılır. Zaman için de o da sefaya ve rehavete kapılır Evrenos bey Musa Çelebi ile bozuştuğunu görüyoruz

Daha sonra yeniçeri ağası yeniçerilere ayaklanma teklifinde bulunuyor. Yeniçerilerde düzen bozuluyor.

 

 

  1. Mehmet 1413-1421

 

Mehmet, Musa’nın ortadan kaldırılmasıyla nihayetinde, 1413’te Osmanlı ülkesinin tek hükümdarı oldu. Bizans’a teşekkür için Karadeniz ve Marmara’da ele geçirdiği toprakları iade etmiştir. Bu süreçte Balkan devletlerine barış mesajları gönderdiğini görüyoruz şüphesiz bu durum Anadolu beylikleri üzerine yapacağı seferle ilgilidir. Çünkü Osmanlı tarihi incelendiğinde bir tarafla barış yapılmışsa, diğer yöne sefer yapılacağı manasına geldiği hemen anlaşılır.  Onun bu noktada ilk hedefi Musa’yı desteklemiş beyler idi.

 

Anadolu Harekâtı 

Karamanoğulları, şehzadeleri arasındaki saltanat mücadelesinde ilk etapta Süleyman Çelebi’ye karşı Mehmet’le ittifak yapmış ise de Mehmet’in Rumeli’de Musa Çelebi ile olan mücadelesinde Anadolu’nun bir müddet Osmanlı kuvvetlerinden bulunmamasını fırsat bilerek hemen Osmanlı topraklarına taarruz etmiş. Bursa’ya kadar gelerek şehri kuşattır. Bursa kalesini almak için çok çalışmış ise de kale muhafızı Hacı ivaz Paşa burasını otuz bir gün şiddetle müdafaa etmişti. Başarısızlığın ardından, Hammer onun Yıldırım Bayezid’in ölüsünden intikam almak isteyerek na’şını yaktırdığını belirtir. Kuşatmanın sürdüğü bir aralıkta Musa’nın na’şı Bursa’ya gelir. Kaynaklar Karamanoğlu’nun na’şı gördükten sonra geri çekildiğini yazar.

 

Aydın Osmanlı sancağı haline getirildi. Menteşeoğluları Osmanlı hâkimiyetini kabul etti

1416’ta Osmanlı donanması Venedik donanmasına yenildi.

Sigismund Osmanlının güçlenmesinden endişe duyarak Osmanlı’ya karşı saldırgan bir tavır sergiledi.

Sırbistan ve Bosna’da Macar ve Osmanlı orduları savaştı

Niğbolu ve Niş bölgelerinde Osmanlı yenildi (1419)

Şeyh Bedrettin ve Şehzade Mustafa isyanlarıyla uğraştı

O daha fetret devri devam ederken kendisinin sultan olarak anılmasını sağlamış.

Sigismund dan mirçe Mehmet[1]

 

  1. Murat

Mehmet ölmeden önce devletin tekrar kendi dönemindeki gibi sorunlar yaşamasına önüne geçmek için Yusuf ve Mahmut’un hapsettirirken yönetimi devir almak için Murat’ı çağırır.

Murat, amca ve kardeş Mustafalar ile mücadele etti.

Murat tahta çıkınca Bizans onu destekleme kararı aldı ve elçi gönderdi. Ancak Bizans’ın istediği kardeşlerini Murat vermeyince Bizans Mustafa serbest bıraktı.

Kardeş Mustafa Hamitoğulları korumasında, Karamanoğulları’da Hamitoğulları’nın topraklarını işgal ediyor.

Mehmet’in ölümüyle beylikler yeniden ayaklanmış ve bir istikrarsızlaşma ortaya çıkmış.

Mustafa Bizans’tan sağladığı destekle Gelibolu’ya geliyor. Halk ilk etapta onun Gelibolu’yu Bizans’a vereceğini düşünüp onu soğuk karşılamıştır, ancak böyle olmayacağını ifade etmesiyle Mustafa’nın durum düzelmiştir.

Murat içinde bulunduğu bu durumdan kurtulmak için Bizans’a seçkinlerden 12 çocuk ve 200 bin altın ve Gelibolu’yu vermeyi teklif etmişse de Manuel bu teklifi kabul etmemiş.

Bayezid Paşa orduyla beraber Gelibolu’ya, Mustafa’nın üzerine gider. Burada Mustafa etkili konuşmasıyla Bayezid’in beraberindeki askerleri kendine çeker. Neticede Bayezid Paşa idam edilir.

Gelibolu Kalesi teslim edilir.

Cüneyt ile birlikte Mustafa

Murat Sırp despotuyla anlaşma yaparak desteğini alır.

Umur Bey’i, Oruç Bey’i Paşa yapmıştır. (Padişah 7, Paşalar 3 Tuğ)

İki rakipte yönetimini güçlendirip, tedbir alıyorlar.

Mustafa Gelibolu’dan sonra Rumeli’ye yöneliyor.

Murat Bursa’nın Mustafa tarafından kuşatılmasını engelleye bilmek için Ulubat Köprüsünü yıktırıyor.

Hacı İvaz Paşa’nın sahte mektupları var Mustafa’ya gönderdiği.

Murat Cüneyt Bey’e mektup gönderir aydın beylerbeyliğini teklif eder. Bunun üzerine bir gece Cüneyt Bey ve adamları Mustafa’yı terk edince, Mustafa’nın ordusunda dağılmalar başladı.

Neticede Mustafa’nın ordusu dağılmış. Mustafa yakalanıp idam edilmiş.

Fetret Devrini 2. Murat’a kadar uzata biliriz.

Murat İstanbul’u kuşatmış büyük kuşatma kuleleri yapmış, surları toplarla dövmüş.

İstanbul ‘kuşatması esnasında doğu da beylikler bu fırsattan istifade ederek ayaklanmış.

Bizans bu durum karşısında Kardeş Mustafa’yı Kullanmaya başlamış.

Murat’ın İstanbul’u kuşatması devam ederken, Mustafa Bizans’ın desteğiyle beraber Bursa’yı kuşatır.

Mustafa’nın üzerine Mihalogulları gönderilir. Ancak onlar Mustafa karşısında mağlup olurlar.

Mustafa bundan sona İzmir’i kuşatır. Burada Murat Mustafa’nın adamı İlyas Bey’ Anadolu Beylerbeyliğini teklif eder. Onun taraf değiştirmesiyle bu sorun ortadan kaldırır.

Eflak Beyi Dracula Macaların desteğini alarak Osmanlı’ya saldırır. Murat bu esnada İsfendiyar beyliği kuşatmasında Firuz Bey Dracula’nın üzerine gönderiyor. Dracula yenilir ve haraç ile birlikte iki oğlunu Osmanlı sarayına vermeyi kabul eder.

Murat , İsa Bey’i Arnavutluk üzerine fetihlere gönderiyor. Burada bazı yerleri alarak Korintos kalesini yıktırmaya muvaffak oluyor.

Selanik Murat zamanında yeniden ele geçiriliyor. İskit taktiği uygulanıyor.

Selanik Venediklilere bırakılıyor. Osmanlı bu durumu kendisine hakaret olarak kabul ediyor ve kenti kuşatıyor. Anlaşma yapılır bunun üzerine Bizans 300.000 akçe altın haraç vermek zorunda kalıyor.

1425-1430 Osmanlı-Venedik savaşları. Venedikliler ellerinde bulunan İsmail şehzadeyi kullansalar darı’m yenik ayrılır ve bir süre sonra pek tesirli olmuyor.

Cüneyt Bey’in üzerine ordu gönderiyor ve onu ortadan kaldırıyor.meyi

Sigismund toprak istiyor murat vermeyince murat’ın düşmanları ile işbirliği yoluna giriyor.

Ancak 1437 Sigismund ölüyor buduruman faydalanan murat macar seferine çıkar sırbistan ve eflakı alır

Belgrad’da Macarlar tüfekli silah ile savunma yaptıkları için murat burayı alamadı, bu durum onun diğer başarılarına gölge düşürdü.

Maden bölgesi olan Nova verdi şehabettin paşa tarafından alınır.

Yanoş Osmanlı ordu sistemini biliyor ona göre saldırılar düzenliyor.

Hadım paşa ve mezid Bey’in başarısızlıkları ve Murat’ın da  morava ve izladi yenilgileri üzerine Yanoş haçlı ordusu ile Osmanlı üzerine gelir. Murat’a büyük kayıplar yaşayarak geri çekilmek zorunda kalır. Sofya ve nis’i kaybederek Meriç sınır olur.

Murat bir ke daha izladi’de yenilir

Yalvaç denilen yerde Murat 3. Kez yenilir.

Kış şartlarından dolayı haçlılar geri çekilir bu geri çekiliş esnasında murat bir saldırı daha yapmış ancak yine yenilmiştir.

Ergene köprüsü (uzun köprü) Vakıflar vakfetmiş nüfus artmış bölge şenlenmiş.

Güvercinlik bölgesi nedeniyle Bir haftalık müzakereler neticesinde 12 haziran 1444’ te Edirne-segedin anlaşması imzalanmış  buna  göre eflak bey’i Osmanlıya bağlı kalacak ancak asker göndermeyecek, 10 yıl savaşı olmayacak

Oğlu Alâeddin’in ölesi ve ve beylerden gördüğü muhalefet

İzladi yenilgisinden sonra, karaman seferinden sonra Mehmet’i çağırıyor

Mehmet’in tahta çıkmasıyla verilen sözleri unutan Bizans Orhan çelebiyi Rumeli ye salıyor ancak tesirli olmuyor.

Macarların tunayı aşarak gelmesiyle Mehmet gönülsüz bir şekilde babasına meşhur sözünü söyler.

Varna, 10 Kasım 1444, Mehmet’i zayıf gören haçlılar bu durumdan yararlanmak için Osmanlıya karşı savaş başlatırlar murat bir nevi komutan ladislas’ın öldürülüp kafasının sarığa bağlanması Macarların geri çekilmesine sebep oldu. Bu savaşta Osmanlıda  önemli adamlarını kaybetmiştir. Savaşın sonunda fetihnameler Mehmet adına gönderiliyor. Türk egemenliği balkanlarda kesinleşti bunalım bir zafer ile sonuçlandı bundan önceki başarısızlıkları unutturdu. Moraller tazelendi.

Murat, Savaştan sonra bir süre daha sarayda kalmışsa da tahta geçmemiştir.

Buçuktepe isyanı, Edirne’de yeniçerilerin biz Orhan ile anlaşacağız demesi ile isyan başlamış ve çeriler Şahabeddin’in evini basması bu olayda Çandarlı Halil’in parmağı oolduğunu gösteriyor. Nihayetinde maaşlarına buçukluk zam yapılarak isyan sona erdirilmiştir. Yeniçerilerin ilk isyanı tahta kimin geçeceği konusu.

Murat ikinci kez tahta çıkar. Mora’daki siyasetin Osmanlıdan uzaklaşmasıyla ilk sefer moraya ve mora alınır.

Osmanlı sarayında tutulan ve zaman içinde Müslüman olan Arnavutluk kralının oğlu iskender bey üzerine bir saldırı yapılır ancak yanoş’un saldırısı geçince buradaki kuşatma kaldırılıyor sonra ikinci kez daha kuşatılsa da kış şartlarından dolayı o da kaldırılmıştır.

Kosova savaşı İskender Bey ile Osmanlı arasında

Murat’ın öldüğü gizlenip tahta Mehmet çağrıldı.

Murat dededi Bayezid’ini sınırlarına ulaştırmıştı devleti.

Murat doğuya pek yönelmemiş şahruh dan çekiniyor ikinci bir Bayezid vakası yaşamak istemiyor.

 

Mihalogullları mora

Evronosogulları selanik

İsa ve musa beyler üsküp, sırbistan be bosna

 

 

İkinci Mehmet ve Dönemi

 

Üç kardeşten en küçüğü olduğu için tahta geçmesine ihtimal verilmiyordu. Ancak, ilerleyen yıllarda veliaht olarak görülmeye başlandı. Mora, İzladi yenilgilerinden sonra 1446`ta Murat tahttan feragat ederek oğlunu tahta çıkardı. Ancak, bu durum Fatih için kötü bir tecrübe oldu. Bu sırada Çandarlı Halil paşa ile arası açıldı. Kral Ladislas ordusuyla birlikte Tuna’yı aşarak Edirne’ye yürümesiyle 2. Murad kontrolü devralır ve Hristiyanları Varna’da ağır bir yenilgiye uğratır. Bundan sonra Murad Bursa’ya dönse de kısa zaman sonra Mehmed’in Konstantinopolis’i fethetme düşüncesi sebebiyle Halil Paşa’nın etkisiyle Yeniçeriler isyanı çıkardı. Bunun sonucunda Murad tekrar tahta otururken Mehmed Manisaya sürgün edildi.

1451 yılında babasının ölümü üzerine “beni seven arkamdan gelsin” diyerek Manisa’dan yola çıktı.  Fatih kardeşlerini ortadan kaldırdığı gibi babasının hasekilerinide saraydan göndermiş. Amacı dedesinin planını olan merkeziyetçi imparatorluk hedefini gerçekleştirmekti. Bu amaç için hedef Konstantinopolis idi.

 

Konstantinopolis’in Fethi

sırbistan be bosna

ikinci bir bayezid vakası yaşamak istemiyor.  daha kuşatılsada kış şartlaınd

Karamanoğlu İbrahim Bey Anadolu’da ayaklanır, onun bu isyanına Anadolu Beylerbeyi olan İsa bey tepki vermekte gecikince onun yerine Ishak Paşa yerine geçer. Bu dönemde aynı zamanda Anadolu Beylerbeyliği Ankara’dan Kütahya’ya alınır. böylelıkle ilk seferini Karamanoğulları üzerine gerçekleştirir. Bu başarılı seferden sonra Yeniçerilerin bahşiş istemesiyle fatih yeniçerilerin gücünü azaltmak için Sekban sınıfını oluşturur.

Fatih Anadolu ile ilgilendiği esnada gelen Bizans elçileri tehditkâr bir tavır içinde Orhan için verilen ödeneğin arttırılmasını istiyor.  Fatih elçilere Edirne’de görüşelim diyerek zaman kazanıyor bu sırada Çandarlı’yı kontrol altında tutmayı başardığını görüyoruz.

Şehir Bayezid’den itibaren alınmaya çalışılıyor. Fakat sağlam surlar bunun en büyük engeli. Bu sefer için Sırplara ve Macarlara karşı yumuşak bir politika takip ediyordu. Savaş koşulları Rumeli Hisarı’nın (Firuz) yapılmasına başlanmasıyla ortaya çıkıyor. Şüphesiz en önemli neden Bizans’ın Osmanlı topraklarının içinde olması idi.

Bizans tarafına baktığımızda ise Surları sağlamlaştırdı, Haliç’e zincir çekti, şehre yiyecek depoladı, haçlı dünyasından yardım istendi. Papa ise yapacağı yardım karşısında Ortodoks Rumlar Katolik olmasını istiyordu. Ancak Katoliklerden nefret eden Ortodokslar Roma kilisesine bağlanmak istemiyordu.

6 Nisan 1453’te kuşatma başlatıldı. İlk saldırıda tekerlekli kulelerle surlara zarar verildiyse de tamir edildi. Fatih kuşatma sürecinde donanmasını çekilen zincir nedeniyle dilediği gibi kullanamadı ve haliç tarafındaki surların zayıf olduğu biliniyordu bu yüzden gemileri Tophaneden Kasımpaşa’ya kadar karadan sürerek haliç e indirdi. 29 Mayıs genel saldırısı ile şehir düştü bu saldırıda Ulubatlı Hasan’ın önemli başarısı söz konusu. Bunun yanında genel savaş sırasında yerin üstünden olduğu kadar yerin altında da büyük bir savaş verilmiş bu nedenle lağımcılar önemli. Fethin gerçekleştirilmesiyle devlet imparatorluğa dönüştü.

 

Yeni Başkentin Kurulması

Fatih’in amacı Konstantinopolis’i yıkmak değil, şehre kozmopolit bir hal aldırarak Osmanlı yapısı içinde diriltmek istiyordu. İç siyasetinde önde gelen konular bir taraftan İstanbul’un iskânı ve kalkındırılması, diğer taraftan seferler ve fethedilen bölgelerde Kalelerin korunması için askeri kuvvetlerin arttırılması noktalarında toplanır. Bu iki husus masrafların büyük ölçüde artmasını ve bu sebeple yeni vergiler konmasını gerektirdiğinden, köylü ve şehirli büyük halk kitlelerini sıkmış ve memlekette birtakım gizli ve açık hoşnutsuzluklara yol açmıştır.

 

İmar Faaliyetleri

  • Fatih Camii, Yedi Kule Hisarı, Topkapı Sarayı (Hisar-ı Cedid) ve Sahnı Seman Medreseleri inşa edildi. Böylelikle eğitim seviyesi arttırıldı.
  • Paşalarına vakıflar kurdurup imar faaliyetleri yapmalarını istiyor.
  • Fatih Cami’nin külliyesine bedesten yaptırıyor ki bu günümüzdeki Kapalıçarşı’nın ilk şekli.
  • Ayasofya Camii tamir edildi ve buraya önemli miktarda vergi gelirleri bağışlandı.

 

İskan Faaliyetleri

Taner Timur, II. Mehmet’in iskân politikasının başarısızlığına dikkat çekip eleştirmiştir. Fakat II. Mehmet dönemine İstanbul’un nüfusu ciddi miktarda artış göstermiştir.

  • Fatih İstanbul’u terk eden Aristokratları şehre geri döndürmeye yönelik politikalar takip ediyor.
  • Ekonomik sıkıntılar yüzünden Sultan Mehmet verdiği sözün aksine Anadolu’dan İstanbul’a davet edip yerleşen halktan kira almaya başlamıştır. Bu durum halk üzerinde büyük hayal kırıklığı yaratmıştır.
  • Yahudilere vergi konusunda büyük kolaylıklar sağlamış.
  • Savaş esirleri Fener Mahallesine yerleştirilmiştir.
  • İstanbul’daki halkın ibadetlerini gerçekleştirmeleri için 9 kilise camiye çevrilmiştir.
  • Rum, Ermeni, Yahudi grupları arasında şehirde dengeyi sağlayarak bir tarafın güçlenmesine engel olmak istiyor.

 

 

Maliye

  • Yeni para bastırdı ve eski paralar tedavülden kaldırıldı bu uygulamada eski paralarını yeni para ile değiştirmek isteyen halktan bir miktar para kesildiği gibi parayı tahşiş etmesi halk nezdinde tepki çekmiştir.
  • Tuz madeni, mum gibi üretim yerlerini iltizama vererek sıcak para ihtiyacını karşıladı.
  • Devlet, mülk toprakları miri toprağa çevirerek kişilerin elinde bulunan toprağa el koymuştur. En ciddi tepkiyi bu olayda gösterilmiştir. Bu ve bundan önceki tutumundan dolayı II. Mehmed’in halk tarafından pek sevilmediği görüşü ortaya çıkmıştır.

 

Merkezi Otorite

  • Fatih, otoritesini kuvvetlendirmek için Çandarlı’yı bertaraf ediyor.
  • “Karındaşlarını nizam-ı alem için katletmek caizdir” yasallaştırıp yazıya döküyor.
  • Saray bürokrasisinde onun döneminde büyük gelişeler söz konusu. İmparatorluk yönetimi benimseniyor. Divan-ı Hümayuna padişahın katılmasını sonlandırıyor. Arz odasından alınan kararlar padişahın onayına sunuluyor.
  • Yeniçerilere hadlerini bildirmek için sekban ocağı kuruluyor ve yeniçeri ağası buradan seçiliyor.
  • Fatih İslamiyet kökenli değil de Türk töresini benimseyen kanun çıkarmıştır.
  • Amirutzes’e dünya haritası yaptırır. (yapacağı fetihler için)
  • Devşirmelerle ve Şehabeddin ve zagnos paşayı görevden alıyor hatta evli bulunduğu zagnos Paşa’nın kızıyla ayrılıyor.
  • Faaliyetleri neticesinde devlet şeklim mutlak merkeziyetçi bir imparatorluk şeklini almıştır.

 

Dünya Hakimiyeti

 

Fatih’in Türk-Moğol hakanlık, İslami hilafet ve Roma imparatorluk görülen dünya hakimiyeti fikrini benimsediği anlaşılmıştır.  Bu sebepten Kendini Roma kayseri olarak görüyor. Roma imparatorluğunu canlandırmak için fetih faaliyetlerinde bulunuyor. Burada hedef muhtemel Bizans varisleri. (Trabzon Rum, Mora)

 

Bu konu hakkında dikkat çekici bir ayrıntı da Papanın Fatih’i Hristiyanlığa davet eden mektubudur. Hıristiyanlığı kabul ederse meşru İmparator sıfatıyla dünyanın en kudretli hükümdarı haline geleceğini söylüyor ve kendisine “Grekler’in ve Şark’ın imparatoru” unvanını vereceğini böylelikle kuvvetle elde tuttuğu ve haksızlıkla iddia ettiği şeyin hukuken de kendi malı olacağı yazılı mektuptur. Ancak bu mektubun Fatih’in eline geçip geçmediği merak konusudur.

 

Yeni Fetihler

Sırbistan, Mora, Eflak, Boğdan, Bosna-Hersek, Arnavutluk, Venedik, İtalya ve Macaristan seferleriyle Avrupa’daki Osmanlı hâkimiyetini pekiştirdi. Sırbistan Osmanlı sancağı haline getirildi, Mora tamamen fethedildi, Eflak Osmanlı eyaleti yapıldı, Bosna tekrar Osmanlı hâkimiyetine alındı, Arnavutluk ele geçirildi. Otranto fethedil ancak Fatih’in ölümüyle elden çıktı. Buranın Roma’ya giden yolda köprü görevi görmesi sebebiyle büyük yankı uyandırdı. Kırım Hanlığı Osmanlı devleti egemenliği altına alındı.  Tüm bu seferlerin neticesinde gazi devleti sıfatı, Fatih Sultan Mehmet döneminde her zamankinden daha belirli bir hal almıştır. Fatih Bosna Fransiskanların özgürlüğü ile fermanı dini özgürlüğe yönelik en eski belgedir. BM bu fermanı bütün dilleri çevirmiş ve yayınlamıştır.

 

Sırbistan Fethi

 

İstanbul’dan sonra ilk fetih Sırbistan üzerinedir. Halil İnalcık bu seferin nedenini zengin maden yatakları olarak ifade eder. Bununla beraber şüphesiz batıya fetihler için önemli bir stratejik konumumda bulunması bunu tetiklemiştir.

145I’de II. Mehmet tahta çıkınca Sırp despotu, Alacahisar ve yöresini zahtermiş, fakat İstanbul fethi haberini alınca iade etmişti. Fatih, annesi Maria dolayısıyla Morava vadisinin irsen kendisine ait olduğunu ileri sürdü ve Despot Georg Brankovic’e yalnız babasının mülkü olan bölgeyi bırakabileceğini bildiri. 1454 yazında Morava vadisine yaptığı seferde Ornol ve Sifricehisar’ı zapt etti. Osmanlı ordusu çekilince Macar ve Sırp kuvvetleri birleşerek saldırıya geçtiler. Fatih, 1455 yazında ikinci Sırp seferinde. Trepça ve Novoberdi ele geçirdi. Akabinde Omol ve Sifricehisar despota iade etmek suretiyle Sırplarla anlaşma yapıldı. Böylelikle de Despotu Macarlardan ayırarak Sırpları tarafsız duruma getirilmiş oldu.

Fatih, Sırbistan’ı sıkı şekilde bağımlı tutmanın, Belgrad’ın Macarlardan alınmasına bağlı olduğunu biliyordu. Fatih 1456’da Belgrad gibi önemli bir stratejik noktayı kuşatıyor.  Macarlarla yaşanan çetin mücadeleler neticesinde Yanoş’un ölümüyle sonuçlansa da Belgrad önünden çekilmek zorunda kaldı. Bu durumun neden olduğu moral bozukluğunu gidermek için sünnet töreni tertip edilmiştir.

Despot Lazar’ın 1458’de ölümü üzerine Sırplarda veraset sorunu ortaya çıktı. Bu durum Macarların ve Osmanlı’nın dikkatini bu topraklara çevirmesine neden oldu. Macarlar, ölen despotun kızını Bosna kralı ile evlendirip onu Macar himayesi altına alma planını uygulamaya koydular. Öte yandan Sırplar Macarların Katolikleştirme siyasetinden memnun olmadıkları görülüyor. Osmanlı tarafında ise Sırp siyasetinde başlıca rol oynayan Mahmut Paşa idi. Paşa, kardeşi Mihail Angelovic vasıtasıyla Katolikleştirme politikası dolayısıyla Macarlara karşı olan Sırplardan faydalandı ve bölgede Osmanlı yandaşları güçlendi. Sırbistan’ı teslim almak üzere Mahmut Paşa idaresinde bir ordu yola çıktıysa da Macarlar daha erken davrandılar. Yine de bazı kaleleri Mahmut Paşa teslim almıştır. Ancak bizzat Macar Kralı Matthias Corvin kumandasındaki bir ordunun tehdidi üzerine, Mahmut Paşa Niş civarına çekilmek zorunda kaldı. Matthias, babasının (Hunyadi Yanoş) taktiğini kullanarak kışın gelmesini ve Osmanlı ordusunun dağılmasını bekledi. Fakat Fatih adet dışı olarak orduyu dağıtmadı.  Ordusuyla Üsküp’te kaldı Tuna’yı aşarak saldıran kral püskürtüldü.

Ertesi sene Fatih Sırbistan üzerine yeni bir sefer başlattı etti. Her ne kadar Macarlar Sırp kralı olarak Bosnalı Stephan’ın tahta oturtmayı başarmışsalar da o Fatih karşısında direnemedi. Nihayetinde Sırplar kendisine kalenin anahtarlarını teslim ettiler. Böylece 1459’a gelindiğinde Sırbistan doğrudan Osmanlı hakimiyeti altına girmiş oluyordu.

 

 

 

Mora Seferi

Bu dönemde Mora’da iki despotun varlığı söz konusu idi. Paleologlara mensup Thomas ve kardeşi Demetrios. Thomas’ın merkezi Patrias iken Demetrios’un merkezi Korintos idi. Bunlardan Demetrios Osmanlı’ya karşı daha yakın bir tutum takınan taraftır. Bu despotların yıllardır vergi ödememesi üzerine Fatih Mora’ya sefer düzenliyor. Bu sefer neticesinde özellikle Patrias’da birçok bölgeyi ele geçiriyor. Böylelikle Mora’nın büyük bir kısmı Osmanlı egemenliği altına giriyor.

Thomas Latinlerle işbirliği içine girerek saldırıya geçer bunun üzerine Mehmet Hamza Beyi gönderiliyor ve Thomas yeniliyor. Bundan sonra Demetrios ve Thomas kardeşlerin arası bozuluyor birbirleriyle giriştikleri mücadeleyi Thomas kazanıyor. Bunun üzerine Demetrios Osmanlı’dan yardım istiyor. Osmanlıdan sağladığı destekle Demetrios kardeşi Thomas’ı yenmeyi başarmıştır.

1460’lara gelindiğinde Fatih gerçekleştirdiği Mora seferinde sahilde Venedik’e ait olan kaleler dışında bütün yarımadayı ele geçirdi. Bu durum 1063’te Venediklerin Osmanlı’ya karşı savaş kararı almasının en önemli nedeni olacaktır. Mora’nın alınmasından sonra tek Rum kenti olarak Trabzon Rum İmparatorluğu kaldı.

 

Karadeniz’in Türk Gölü Olması; Amasra, Tabzon, Kırım Seferleri

İstanbul’un ele geçirilmesiyle ticaret yollarındaki hâkimiyet Osmanlı’ya geçmişti. Ancak denizlerde Ceneviz ve Venedik üstünlüğü devam ediyordu. Amasra’da bulunan Cenevizlilerin faaliyetleri özellikle denizde Osmanlı gemilerine sıkıntı yaşatıyordu. Söz konusu durumu halletmek için Fatih,1459 yazında Amasra üzerine yürüdü ve burası savaşsız bir şekilde ele geçirildi. Bölge Bolu sancağına bağlandı. Buradaki halk iskan politikası doğrultusunda İstanbul’a gönderildi. Ayrıca Fatih genel olarak seferlerindeki hedefleri gizli tuttuğu için Candaroğlu seferin kendisine yapıldığını sanıp iç bölgelere çekilmiş. Seferin Amasra üzerine yapıldığını anlayınca memnun olup, Osmanlı’ya hediyeler göndermiştir.

  1. Haçlı seferinde yaşanan baskın yüzünden Comnenos ailesi İstanbul’u terk etmek zorunda kalınca Trabzon’a yerleşiyor. Bölgede Türk aşiretleriyle sık sık mücadele içinde olsa da varlığını muhafaza etmeyi başarmıştır. Fakat Fatih’in hedefine girdiklerini anlayınca Uzun Hasan ile ittifak meydana getiriyorlar. Bununla da yetinmeyip David’in Avrupa’ya gidip destek sağlamaya çalışmıştır. Bu karışık ortamda vergi vermeyi de kesmişlerdir. Mehmet burayı hem karadan hem de denizden kuşatmayı planlıyor. Mehmet harekete geçince Uzun Hasan seferin kendisi üzerine yapılacağını sanarak Saruh Hatun’u Fatih’i vazgeçirmeye gönderiyor. Fatih’in anne diye hitap ettiği bu kadınla görüşmesinin ardından artık Akkoyunlu devre dışı kalıyor. Neticede Trabzon’u ele geçirip halkı İstanbul’a iskan ediyorlar. Kısa zaman sonra David Uzun Hasan ile mektuplaştığı gerekçesiyle 4 oğluyla beraber öldürüldü.

1461’de Trabzon 1475’te Kırım’ın fethiyle Karadeniz bir Türk gölü haline geldi. Bu sayede İpek yolunun tüm denetimi Osmanlı’ya geçti.

 

 

 

 

 

Eflak ve Midilli Seferleri

 

Eflak Beyi Vlad Drakul (Kazıklı Voyvoda) Macar kralı ile ittifak yaptı ve padişahın Trabzon seferi için uzaklaşmasından faydalanarak Tuna üzerindeki Osmanlı kalelerine saldırdı. Bunun üzerine Fatih 1462 yazında Eflak’ı istila edip Vlad’ı kaçırdı ve sarayda bulunan Vlad’ın kardeşi Radu’yu onun yerine voyvoda tayin etti.

Niceola Gattilusio Midilli’ye hakim olunca Anadolu sahillerini talan eden korsanları korumak ve vergisini göndermemek suretiyle düşmanca bir tavır takınmıştı. Bunun üzerine Fatih, 1462’de Midilli ele geçirmeyi başarmıştır. Burayı savaş zamanlarında gemi göndermekle yükümlü olan Kapatanpaşa eyaletine bağlı bir sancak haline getirmiştir. Venedik bu durumu kendisini tehdit eden bir hareket olarak karşıladı.

 

Müttefiklere Karşı Osmanlı

 

Papa’nın artık Haçlı seferinin gerçekleşeceğine inancı tamdı. Osmanlıyı paylaşım planı dahi hazırlanmıştı. Venedikliler Mora, Beotya, Attika ile Epir sahil bölgesini, Macarlar Bulgaristan, Sırbistan, Bosna ve Eflak’ı İskender Bey de Makedonya’yı alacaktı.

1463 sonbaharında müttefikler saldırıya geçtiler. Fatih Sultan Mehmet her tarafta beliren bu saldırılar karşısında önlemler alamaya girişti. Mahmut Paşa’yı kuvvetli bir ordu ile süratle Mora’ya gönderdi. Boğazı’n güvenliği için Sultaniye ve Kilithahir (Kilidülbahr) kalelerini inşa ettirdi ve Donanmaya takviye için tersane yaptırdı. Alınan önlemler sonuç verdi ve Müttefiklere karşı bütün noktalarda başarılı olundu.

Anadolu’da işlerin karışmaya başlaması ve askerlerin sürekli sefer halinde bulunmaktan dolayı hoşnutsuzluk göstermelerinin tesiriyle Fatih, 1465 yılında Venedik ve Macaristan ile barış görüşmeleri açtı ve 1465 yılı sonuçsuz görüşmelerle geçti.

 

Arnavutluk Seferleri

 

1466’da Fatih, sancak beyi Balaban’a karşı başarı kazanmış ve müttefiklere alet olan İskender Bey’i cezalandırmak için Arnavutluk’a hareket etti. İskender bölgenin dağlık olmasından faydalanarak baskınlarla Osmanlı ordusuna karşı direnmeyi sürdürdü. Bunun üzerine Fatih onlara karşı İlbasan Kalesi’ni yaptırarak memleketine döndü.

Avrupa’dan aldığı destekle bir kez daha saldırıya geçen İskender Bey Balaban’ı şehit ettiği gibi İlbasan Kalesini de kuşattı. Buna çok hiddetlenen padişah 1467’de ikinci defa Arnavutluk’a girdi. Arnavutluk Müttefik güçler ile Osmanlı savaşının belli başlı sahnelerinden biri halini aldığı görülüyor. Sefer başarılı geçti ve bölgede yeni garnizonlar oluşturarak memleketine döndü. 17 Ocak 1468’de İskender Bey öldü.

1479’da Arnavutluk’ta başlayan kargaşa sebebiyle bir kez daha sefere çıktı ve burayı Osmanlı vilayeti haline getirdi.

 

 

Karaman Meselesi

 

Karamanoğlu İbrahim Bey’in ölmesi üzerine oğulları arasında taht mücadelesi ortaya çıktı. İshak Bey ile toprak konusuna anlaşamayan Osmanlı yöneticileri Pir Ahmet’i destekler. Bu destekle Pir Ahmet’in devlet içinde otoritesini güçlenecektir. Bu duruma İshak Bey’in destekçisi Uzun Hasan’ın müdahalesi üzerine Pir Ahmet’ kaçıp Fatih’e sığınırken İshak bölgenin hakimi olarak ortaya çıktı. 1465 Osmanlı kuvvetlerinin yardımıyla harekete geçen Pir Ahmet İshak’ı yenerek Silifke Kalesi dışında bütün Karaman ili’ni idaresi altına almayı başardı. Uzun Hasan’ın yanına kaçmış olan İshak çok geçmeden öldü. Tahtta sağlamca yerleşen Pir Ahmet bir süre sonra Osmanlıya olan bağımlılık koşullarını gözetmemeye başladı; hatta bazı topraklarını geri istedi. Bunun üzerine Fatih, Anadolu’ya sefer yapmaya karar verdi. Sefer neticesinde Konya alınıp Şehzade Mustafa buraya vali tayin edildi. Fatih, çekilir çekilmez Pir Ahmet harekete geçerek Osmanlı yerel güçlerine karşı mücadeleleri neticesinde bazı bölgeleri geri alır. Bu durum karşısında Osmanlılar Konya ovasıyla beraber Toros dağlık bölgesini ve bütün Karaman’ı itaat altına almak için büyük seferlere giriştiler. Seferlerin başarılı bir şekilde sona yaklaştığı dönemde batıdan bir Haçlı donanması, doğudan da Uzun Hasan kuvvetleri Karaman’a doğru harekete geçmiş bulunuyordu. Böylece Karaman meselesi milletlerarası bir niteliğe büründüğü gibi Fatih için zor bir süreç başladı.

 

Memlüklerle ilişkiler

 

Bir taraftan Haçlı tehlikesi, diğer taraftan Karamanoğlu sorunu sebebiyle Osmanlı-Memluk ilişkisi dostaneydi. Fakat 1461’den sonra Fatih’in şarka yayılma siyasetiyle, Uzun Hasan’ı, Karamanoğulları’nı ve Dulkadirlileri himayesi altında sayan Memlukler bu durumu tehdit olarak gördüler.

Trabzon’un fethi Mısır sultanı tarantından tebrik edilmedi. Hristiyanlara karşı büyük başarı sağlayan Fatih, Mısır sultanına gönderdiği mektupta alışılmışın dışında ona kendisiyle eşit muamelesi sergilediği gibi, elçisi de yer öpmedi. Bu hareket, Sultanı çok incitti. En son yaşanan Karaman olayları da iki taraf arasında ilişkiyi tamamıyla bozdu.

Memlukler ile Osmanlı ilişkisinde ortaya çıkan başka bir mesele de suyollarındaki sorunun bir türlü çözümlenememesi idi. Tüm bunlarla beraber aradaki sorunun temel saik iki devletinde İslam devletleri arasında liderliği oynamasıdır.

 

Uzun Hasan ve Otlukbeli Savaşı

 

Uzun Hasan, Tebriz tahtına oturunca kendini Rum beylerinin hükümdarı olarak görmeye başlamıştı. Fatih’in doğu siyaseti Uzun Hasan’ın imparatorluğunu tehdit ediyordu. Timur’a benzetilen Uzun Hasan’ın yanında, İsfendiyaroğlu, Germiyanoğlu, Dulkadiroğluları, İnaloğlu ve Pir Ahmet gibi Anadolu’dan kaçmış beyler toplanmıştı

Uzun Hasan nihayet harekete geçmeye karar verdi.1472 İsfendiyaroğlu Kızıl Ahmet Bey ile Karamanoğulları’nı Akkoyunlu kuvvetleriyle 30.000 kişilik kuvveti Orta Anadolu’ya yolladı. Onların başarılı saldırıları neticesiyle şehzade Mustafa Konya’yı terk etmek zorunda kaldı. Bu duruma çok öfkelendiği anlaşılan Fatih ordusunu hazırlayıp motive ettikten sonra karşı saldırıya geçiyor. Ana hedef en güçlü düşman olan Uzun Hasan idi. Nihayetinde 11 Ağustos 1473 Otlukbeli’nden iki odu karşılaşıyor. Şehzade Mustafa’nın kumandasındaki azaplarının başarılı saldırısı neticesinde Uzun Hasan’ın oğlu Zeynel’in öldürülmesi, harbin sonucunu belirledi. Uzun Hasan ve ordusu mağlup olmuştu. Akkoyunluların sipariş ettikleri ateşli silahların gecikmesinin Osmanlı galibiyetinde büyük tesiri olmuştur. Savaştan sonra Akkoyunlu devleti için yıkılış süreci başlamıştır. Bu savaş birçok kişi tarafından teknoloji,  askeri ve strateji bakımından yüzyılın en önemli savaşı olarak görülmektedir.

 

 

 

 

Topla buraları

 

İnehbahtı (leponta) saldırıyor.

Bosna’da bazı sorunların çıkması takiben elden gidiyor. Fakat kısa süre sonra yeniden ele geçirilmesiyle sorun ortadan kalkar. Müslüman olan Boşnakların Fatihten istekleri oğullarının devşirme olarak kabul edilip Yeniçeri olmasına müsaade etmesi. Burada Bosna Beylerbeyliği oluşturuldu.

Venedik Mora’ya saldırıp alsa da Fatih buna karşılık verip bölgeyi yeniden hakimiyetine alacaktır.

1472 yılında Venedik Anadolu kıyılarına  donanma göndererek Osmanlı gemilerini yok ediyor. Bunun neticeinde Fatih Venedik üzerine sefere çıkar. Fakat, çok geçmeden anlaşma yapıp geri dönmek zorunda kalır. Bu esnada veba salgınının hat safhaya ulaşası iki tarafı da anlaşma yapmaya mecbur etti.

Venediklerle yapılan barış’ın ardından Gedik Ahet Paşa Kırım Hanlığını ele geçirir.

Stephen Çelmenez Roma’da Osmanlı’ya karşi en büyü mücadeleyi vermesinden ötürü bölgede oldükça popüler.

Kroya’nın ele geçirilmesiyle Arnavutlu Osmanlı topraklarına geçi.

 

Fatih, 1481’de Anadolu’ya doğru yeni bir sefere çıktı. Ancak daha yolun başında Gebze’deki ordugâhında öldü. Gut hastalığından öldüğü sanılmakla birlikte zehirlendiği de söylenir. Ölmeden önce seferinin hedefi bilinmiyor çünkü nereye sefere gidileceğini kimseye söylememişti.

dünya hakimiyetini amaç edinmiş kudretli bir kumandan ve geniş görüşlü bir kültür adamı

  1. Bayezid

 

Fatih’in en büyük oğlu, annesi gülbahar hatun, çocukluk yılları babasının sancakbeyliği yaptığı Manisa’da geçmiştir. Fetihten sonra Amasya sancak beyliğine gönderildi. Burada 25 yıl görev yaptı. Bu süreçte Amasya’yı bir kültür merkezi haline getirdiğini ifade edebiliriz.

 

Tahta Çıkışı

 

Tahta çıkış meselesinde de bazı sorunlar yaşanıyor. Fatih öldükten sonra Bayezid’e açıktan Cem’e ise gizlice ulak gönderilir. Cem’e haber gönderildiği anlaşılan Karamani Mehmet Paşa yeniçerilerce öldürülüyor. Bayezid gelene kadar tahtı muhafaza etmek için oğlu Korkut vekâleten tahta oturuyor. Öte yandan Konya’dan hareket eden Cem Sultan Bursa’ya gelerek kendi adına hutbe okutup sikke bastırıyor. Bayezid tahta geçtikten sonra Cem Bayezid’e zamanında Mehmet’in İsa’ya yaptığına benzer bir teklifte bulunarak memleketi bölerek beraber yönetmeyi talep eder. Ancak merkeziyetçi bir politika güttüğü anlaşılan Bayezid bu teklifi reddeder. Bunun üzerine cereyan eden mücadelede Cem Sultan mağlup olarak çekilmek zorunda kalır. Cem’in Karamanoğullarımdan ve göçmen Türkmenlerden destek gördüğü anlaşılıyor.

Aralarında yapılan mücadelede Bayezid’in galip ayrılmasıyla Cem için sürgün hayatı başlamıştır. Önce Karamanoğlu Kasım Bey’e arkasından Memluk sultanına sığındığını görüyoruz. Bu dönemde Haçça gittiği hususunda farklı görüşler mevcuttur. Hatta bu hususta iki kardeşin birbirlerine gönderme yaparak yazdıkları mektuplar söz konusudur. Mısırdan sonra Rodos’a geçtiği anlaşılan Cem’in hedefi buradan Rumeli’ye geçip bölge ahalisinin desteğini aldıktan sonra Macarlardan alacağı yardımla da tahta geçmeyi planlıyordu. Ancak Bayezid Hristiyanlarla iletişime geçerek yıllık 40.000 duka karşılığında Cem Sultan’ın esir edilmesi konusunda mutabakat vardı. Bu dönemde Cem’in tesiriyle Osmanlı ile Avrupa arasındaki diplomatik ilişkilerin geliştiğini görüyoruz.

Anlaşıldığı üzere Bayezid tahta çıktığında en büyük sorunu kardeşi Cem sultan idi. Cem taht için Fatih tarafından işaret edilen bir kişi olarak görüldüğü için Bayezid’in tahta çıkmasını kabullenemiyor. Onun bu sevdadan hayatının sonuna kadar vazgeçmediğini görüyoruz. Bu durum Bayezid’i çok yoracaktır. Bununla beraber Bayezid ile ilgili afyona düşkün, savaşa gitmez gibi iddialarda bulunsa da bunların çokta geçerli olmadığını görüyoruz. Onun tahtından ayrılmama felsefesi Cem Sultan tehlikesiyle ilgilidir. Çünkü savaşa gitmesi halinde Cem bu boşluktan yararlanarak tahtı ele geçirebilirdi. Dönemin en büyük sorununu teşkil eden Memluklerle yapılan savaşa Bayezid’in katılmaması bu durumun bir tezahürü idi. Öte yandan Avrupa’ya karşı izlemiş olduğu barışçı politikanın arkasında da Cem Sultan yatmaktadır.

Cem’in Dirayeti

Cem’in taht için bu kadar istekli olmasının çeşitli nedenleri mevcuttur. Fatih’in onu işaret ettiğine dair bazı söylentiler söz konusudur. Öte yandan Fatih’in kardeş katilini kanun yapmasından ötürü bu durum çok tutarlı bir sebep olarak gözükmemektedir. Başka bir neden de Bayezid’in da Fatih’in karşısında gözükmesi. Öyle ki Fatih’in büyük tepki toplayan vakıf ve mülk toprakları miri toprak haline getirme politikasına karşı duruşu tahta geçme ihtimalini en az olan şehzade olduğu algısının oluşmasına neden olmuştur. Diğer taraftan bulunmuş oldukları sancakbeyliklerine baktığımızda Cem Konya’da Bayezid Amasya’da bu Osmanlı ananesine göre Cem’in tahta geçmeye daha yakın taraf olduğu kanaatini uyandırmaktadır.

 

Boğdan Seferi

Osmanlıdaki taht değişikliğinden yararlanmak isteyen Stefan Çelmare Eflak’ saldırdı. Bundan dolayı 1484’de Bayezid’in ilk hareketi Boğdan üzerine gerçekleşmiştir. İlk Kili üzerine gidilmiş ve burası ele geçirilmiştir. Arkasından Akkirman alınır. Bölgede ki başarılı fetihlerle beraber Stefan Çelmare saf dışı bırakılmıştır.

 

Memluk Meselesi

 

Osmanlı açısında bu dönemin bir başka sorunu da Memluklerle yaşanan problemdir.  Osmanlı Memluk sınırında bulunan Dulkadiroğlularında Osmanlı taraftarı ve aynı zamanda Bayezid’in kayınpederi olan Alaüddevle’nin başa geçmesi Memlukleri rahatsız etmiştir. Buna karşılık Memluklerin Cem Sultanı misafir edip koruması ise Bayezid’i rahatsız etmiştir. Başka bir sebep ise Hindistan’dan Osmanlı’ya gönderilen hediyelere Memluklerin el koymasıdır. Ancak tüm bu görünen nedenlerden ziyade iki devletinde İslam devletleri arasında liderliği oynaması, sorunun temel nedendir. Tüm bu sebeplerden dolayı Memluklerle ciddi bir sıkıntılar ortaya çıktı.

Gerginleşen Memluk Osmanlı ilişkileri 1486’da hat safhaya ulaştı. Aralarında cereyan eden muharebede Osmanlı birliklerinin Memluklere yenildiğini görüyoruz. Bunun en büyük nedeni Padişahın tahtını muhafazası için savaşa iştirak etmemesi dolayıyla Osmanlı ordusunun vurucu kesimi yani Yeniçerilerin savaşta bulunmaması mağlubiyettin önemli bir etkeniydi. Yapılan ikinci savaşta da Osmanlı birlikleri yenilecektir. Bundan dolayıdır ki artık sadrazamlara Serdar-ı Ekrem unvanı verilerek savaşlara gönderilmeye başlanacaktır. 1491 yılında Memlukler Kayseri’ye kadar gelmesi üzerine mevcut durum kabul edilerek anlaşma imzalanmıştır.

Doğa Olayları

1490’lı yıllarda İstanbul’da büyük bir zelzele meydana gelmiştir. Şehrin içine girdiği bu olumsuz koşullarda daha fazla etkilenmek istemeyen Bayezid’in Edirne’ye geçecektir. Fakat orada da uğursuzluk peşini bırakmamıştır. Zelzeleler, su baskınları, yıldırımlar ve veba salgını halk arasında kıyametin kopacağı endişesinin yayılmasına neden olmuştur.   Bu birazda Memluklere karşı alınan mağlubiyetlerinin etkisiyle ortaya çıkan kriz ortamının halka yansıması olarak ifade edilebilir.

Arnavutluk Üzerine Sefer

Macar Kralı Corvinus’un ölmesi Belgrad’ın fethi için Osmanlı’ya bir fırsat yarattı. 1492 yılında Belgrad’ın alınması fikriyle sefere çıkan Osmanlı ordusu bunun mümkün olmadığına kanaat getirerek seferin yönünü Arnavutluk’a çevirmiştir. Bayezid seferden dönerken bir dervişin suikast girişimine uğramıştır. Bununla beraber bölgede kızıl başlılık eğilimli bir isyan hareketi söz konusu olmuştur.

 

Batı’daki Faaliyetler

Venedik ile ilişkilerin bozulduğu görülüyor.1499-1502 Venediklerle savaşılmıştır. Bunun da tesiriyle Bayezid güçlü bir devlet olabilmek için denizlere çok iyi duruma gelmesi gerektiğinin farkına varmıştır. Yapılan çalışmalarla deniz teknolojisi ileri seviyeye taşınmıştır. Bu durumu denizlerde askeri başarılar takip etmiştir.

Venedik Fransa ittifakının oluşmasıyla Fransa’nın İtalya’nın küçük devletlerine ve Osmanlı’ya savaş ilan etmiş. Bu durumun tabii sonucu olarak küçük İtalyan devletleri Osmanlı ile birleşmiştir. Osmanlı donanması Venedik üzerine harekâta geçerek inebahtı, Navarin, Koron ve Modon Venedikler yapılan savaşlarda alınmış. Ayrıca bu dönemde ispanyada zor durumda kalan gırnataları Osmanlı gemileri güvenli bölgeye taşımıştır.

Şahkulu İsyanı

Toros civarında yaşamlarını sürdüren Türkmenler Karaulus Kürt boyları ve Bozulus Türkmenler olarak iki kısma ayrılıyor. Hayvancılık ile uğraşıp konargöçer şekilde yaşamlarını sürdürüyorlardı. Onların bu durumu merkezileşmiş Osmanlı devleti için büyük büyük bir sorun teşkil ediyor bununla beraber dini olarak da Türkmenlerin şaman inançlarını sürdürmeleri Sünni bir İslam’ı seçen Osmanlı için sorun olmuştur. Bu algı ve anlayış farklılıklarından dolayı aralarında fikir ayrılıkları söz konusu olmaktadır.

Şah İsmail, Akkoyun’u devleti içinde derviş olarak ortaya çıkmıştır. Safarilerin Akkoyunlaralar evlilik yoluyla kurdukları ilişkiyle devletlerime aşamasına girdiler. Ancak zaman içinde Dervişlikten şeyhliğe geçen bir sürece girmiştir. Anadolu’da da Türkmen gruplar arasında belagat gücünün başarısı ve inanışlarının etkisiyle birçok Türkmen’i etkilemiştir. Öyle ki Anadolu’dan İran’a göçlerin söz konusu olması oldukça dikkat çekicidir.

Şahkulu adında bir kişinin Antalya da kendisini derviş ilan ettikten sonra Burdur’a gelerek savaştığını arkasından Kütahya’ya yöneldiğini burada Karagöz Paşayı feci bir şekilde öldürdüğünü görüyoruz. Daha sonra Bursa’ya doğru yöneliyor. Osmanlı tedbir olarak şehzade Ahmet gönderse de o başarısız olur. Ardından Hadım Süleyman paşa ile yapılan mücadelede Paşa ve Şahkulu ölüyor. Bunun sonucunda Şahkulu taraftarları İran’a doğru kaçtığın görüyoruz. Burada Osmanlı’nın hiddetinden çekinen Şah İsmail bunları kazanda kaynatacaktır.

Yeniçerilerin desteğini alan oğlu Selim’in faaliyetleri neticesinde tahtı ona bırakmak zorunda kalıştır.

Bayezid döneminde Da Vinci, Bayezid’e boğaza köprü yapma tasarısı, Michelangelo’nun Osmanlı topraklarına gelme çabası söz konusu olmuştur. Ayrıca Kristof Kolomb’un keşif hareketine destek bulmak için saraya gelmiş ise de ideallerine inanılmadığından kabul görmemiştir.

 

Selim Dönemi

Döneminde iki önemli olay söz konusudur. Safevi devletiyle yaptığı mücadele ve Memluklere karşı savaşları. Ayrıca doğu seferleri de önemlidir. Batıya sefer düzenlememiş olması muhtemelen ömrü yetmemesiyle ilgilidir.

Selim’in Tahta Çıkışı

Onun tahta çıkması olağanüstü şartlar altında gerçekleşti. Daha Bayezid tahta iken oğulları arasında taht mücadelesi başlamıştı. Bayezid’in şehzade Ahmet’in tahta çıkmasına eğiliminin olduğu anlaşılmaktadır. Diğer taraftan Korkut ise yeniçerilerin desteğini almamış olmasının da tesiriyle bu işin sevdalısı gözükmüyordu.  Selim tarafına baktığımızda ise onun adının dahi bu konuda geçmediğin görüyoruz.  Fakat Selim Trabzon’da geçirdiği süre boyunca edindiği tecrübelerle tahtın sahibi olmasını sağlayacaktır. Trabzon Sancakbeyi olan şehzade Selim babasının doğu politikasında yetersiz kaldığını düşünüyordu. Selim’in şehzadeliği sırasında Bayezid, Selim’in Gürcistan’a yaptığı seferleri takdir etmesine karşın Şah İsmail’e mücadelesi konusunda düşmanlarını çoğaltmaması yönünde basiretli olması hususunda bir tavrı olduğu bilinmektedir. Bir süre sonra Selim babasından yakın bir sancak talep ediyor ancak Bayezid onu reddediyor. Bunun üzerine yeniçerilerin destek verdiği Selim ordusuyla Edirne’ye ilerler. Ancak babasına yenilerek geri çekilir. Bununu ardından Yeniçeriler Selim’in tahta çıkması için isyan başlatıyorlar. Bayezid tahttan feragat etmek zorunda kalıyor ve 1512’de Selim tahta çıkıyor.

Tahta geçtikten sonra yaklaşık iki yıl otoritesini güçlendirmeğe yönelik politikalar takip etmiştir. Bunun neticesinde kardeşlerini bertaraf etmeyi başarmıştır. Bundan sonra Selim’in ilk icraattı Safevi devleti üzerine olmuştur. Öncelikle ekonomik darbe için bölgeye ticareti yasaklamıştır. Ayrıca Şah İsmail’e eğilimli olan aşırı militan ve devlete zarar vermesi muhtemel olan bazı kimseleri öldürdüğünü görüyoruz.  Bu durum günümüzde abartılı bir şekil almıştır. Selim’in buradaki insanları kazanmak için harekete geçtiğini bu amaç doğrultusunda bu işin çokta mantılı olmadığını görebiliriz.

 

Safeviler

Şeyh Safiyüddin İshak tarafından Erdebil’de nüveleri atılmıştır.  Başlangıcı itibariyle Osmanlı sultanlığından destek görmüştür. Suriye İran ve Azerbaycan üzerinde etkili olmuşlar. Geçen zaman itibariyle müritlerinin sayısı oldukça artmıştır. Cüneyt’in Anadolu’ya geçerek Türkçe konuşup belagat yeteneğiyle burada kendisine birçok mürit elde etmiştir. Burada onun 2. Murad’dan toprak istemesi onların sadece dini eğilimlerinin söz konusu olmadığını aynı zamanda devlet kurma amacının olduğunu gösteriyor. Ancak bu istekleri Osmanlı devleti tarafından reddedilmiştir. Bunun üzerine onlar Akkoyunlu devletine yöneldiğini görüyoruz. Burada Şeyh Cüneyt daha sonraki dönemde Şeyh Haydar’ın Akkoyunlulardan kız alarak bu vasıtayla devletleşmeleri söz konusu olacaktır. Onların bu dönemde alevi inancına sahip olduğu söylemek pek de mümkün gözükmemektedir.  Kendilerinin şafi inançta olduklarını ifade ediyor olsalar da daha çok şaman eğilimli bir kültür benimsedikleri görülmektedir.  Şeyh Haydar döneninde başlarına kırmızı bir başlık takmalarından ötürü kendilerine kızıl baş ifadesinin verildiğini görüyoruz.

 

Çaldıran Savaşı

Safevilerin Anadolu’daki faaliyetleri Selim’in onlar üzerine sefer yapmasını zorunlu kılıyordu. Ancak Müslüman bir devlete karşı savaşmak İslam ananesine karşı bir durumdu idi. Bu sorunu çözmek için onların dinden çıkmış olduğunu İslamiyet’e zararlı olduklarını ve mallarının ve canlarının alınmasının helal olduğun ifade eden bir fetva çıkartılarak bu sorun ortadan kaldırılınca seferin önü açılmıştır. Doğuya doğru harekete geçen Osmanlı ordusu uzun süre yol aldıktan sonra bölgenin sahip olduğu çöl koşulları askerlerin üzerinde caydırıcı bir tesir göstermeye başlamıştır. Bu noktada Selim’in atından inip yaya olarak yürümesiyle ilgili bir anekdot mevcuttur. Bu durum askerleri şevklendirdiği görülmüştür. Nihayetinde orduların karşılaması söz konuş olmuştur. İlk mücadeleler Osmanlı için yenilgilerle sonlansa da top ve ateşli silahların gücüyle Çaldıran’da Şah İsmail ciddi bir bozguna uğramıştır.  Netice itibariyle Osmanlı bölgeyi ele geçirmiş olmasına karşı bölgenin coğrafi yapısı ve nüfusun Osmanlıyı benimsememiş olmasından ötürü tam olarak buranın Osmanlının hakimiyetine geçtiğin söylemek mümkün değildir. Öte yandan bu zaferin doğu Anadolu da Osmanlı otoritesinin güçlenmesini sağladığını görüyoruz.  Bölgede yurtluk olarak ifade edilen sistemin uygulanması ve İdris-i Bitlisî’nin faaliyetleri Osmanlın buradaki hakimiyetin gelişmesinde oldukça önemli bir yeri vardır. O dönemde müsaade edilen yurtluk sistemi günümüzdeki aşiret yapısının nüvesidir.

Memluk Seferi

Osmanlı ile Memluk arasındaki İslam bayraktarlığı mücadelesi en önemli sorun olarak uzun yıllarca devem den bir sorun halini almıştır. Öte yandan önemli bir sorun da bölgedeki Portekizlilerin misyonerlik faaliyetleridir. Osmanlının bölgeye gönderdiği yardımları rağmen Memluk’üler Portekizlerin faaliyetlerine engel olmayı başaramamışlardır.  Dulkadiroğluları beyliğinin Turnadağ zaferiyle Osmanlıya dâhil olması memluk devleti yöneticilerini telaşlandırmıştır. Memluklerin ekonomik olarak sıkıntıya düşürmek için köle ticaretini engellemeye yönelik adımlar atılmıştır. Bundan sonra Memlukler üzerine gidilmiş ve Mercidabık Savaşı yapılmış Memluk ordusu burada yenildiği gibi Kansu Gavri’nin de öldüğünü görüyoruz.  Bundan sonra tahta çıkan Tomanbay’a Selim Mısır valiliğini teklif eder ancak bu teklif reddedilir. Bunun üzerine yapılan Ridaniye Savaşı’nda Tomanbay da yenilir. Yapılan savaşlarla Hayır Bey ve Canberdi Gazali’nin askeriyle birlikte Osmanlı tarafına geçmesi ve Memluklerin eski savaş teknolojilerine sahip olması Osmanlının galibiyetinde mühim rol oynamıştır. Nihayetinde Memluk toprakları Osmanlı hakimiyetine girmiştir. Ancak halkın bu hakimiyeti pek de kabul etmediğini ifade etmek doğru olur. Fethin sonuçlarına baktığımızda ise en önemli sonucunu şüphesiz halifeliğin Osmanlıya geçmesi olmuştur. Diğer yandan ekonomik olarak da Mısırdan ciddi miktarda vergi geliri sağlanmasına karşın ticaret yollarının Avrupalılara tarafından değiştirilmesi nedeniyle bu noktadan beklenen gelir elde edilememiştir.  Öte yandan Mısır’da salyaneli eyalet sistemi uygulandığını görüyoruz.

 

Sultan Süleyman

Ondan önceki padişahlardan farklı olarak tahta geçişinde herhangi bir sorun yaşamadıysa da daha sonraki yıllarda oğullarıyla bir taht mücadelesine girmek zorunda kalmıştır. Avrupalı onun için muhteşem ifadesini kullanırken Osmanlı’da Kanun-i olarak anılmıştır. Kendisi Osmanlı tarihinin en uzun süre tahta kalan padişahıdır.

Tahta Çıkışı ve Başarısının Arka Planı

Süleyman’ın kendi coğrafyasında güçlü bir hükümdar olarak tahta çıkmasının saiklerine bakacak olursak. İlk olarak taht konusunda rakibinin olmaması ona önemli bir kolaylık sağlamıştır. Diğer taraftan tahta çıkığı zaman Batıda, Tuna’nın güneyi tamamen Osmanlı’ya ait idi. Doğuda ise Memluk ve Safevi devletlerinin güçleri kırılmış devlet İslam topluluğunun liderliğini üstlenmiş bir durumdaydı. İçerde ise çok becerikli bir yönetim kadrosuna sahipti. Bunlarla beraber toplumsal olarak da sıkıntılar da azami düzeydeydi. Diğer taraftan ise gelmiş geçmiş en büyük Osmanlı devlet hazinesi ona intikal etmişti. Tüm bu tabloya bakarak babasının ona her anlamda güçlü bir devlet bıraktığını ifade edebiliriz. İşte tüm bu olumlu koşulların onu “Muhteşem” yapan nedenlerin arka planını oluşturduğunu söylememiz mümkündür.

Canberdi Gazali İsyanı

Süleyman tahta çıktıktan sonra ilk sorunu Canberdi Gazali isyanı olmuştur. Canberdi Mercidabık savaşında Osmanlı tarafına geçmesi nedeniyle Selim onu Şam valiliğiyle ödüllendirmişti. Selim’in ölümünün ardından tahta geçen Süleyman’ı tanımayarak bölgesinde sikke bastırıp hutbe okutarak bağımsızlığını ilan etti. Kalkıştığı harekete destek için Hayır bey ve Şah İsmail’den yardım istemiştir. Ancak umduğu yardımı bulamadığı gibi Hayır Bey’in bu duruma karşı çıktığını görüyoruz. İsyanın neticesine bakacak olursak Ferhat Paşa duruma müdahale ederek söz konusu isyanı sonlandırdığı gibi Canberdi’nin kesik başını da İstanbul’a göndermiştir.

 

Osmanlı-Habsburg Mücadelesi

Batı’da bütün Avrupa, Almanya ve İspanya’nın hükümdarı olan Şarlken’in etrafında birleşmeye başlamıştı. Sınırlarını genişletmesiyle büyük miktarda para akışının da sahibi oldu. Bununla beraber onun 1519 Roma-Germen İmparatoru unvanını sahip olduğunu görmekteyiz. Şarlken’in giderek güçlenmesi ve bu önemli unvana sahip olması cihan hakimiyetini hedefleyen Osmanlılar ile Habsburgları karşı karşıya getirecektir. Avrupa’da hızla büyüyen ve gelişen Habsburglara karşı Osmanlı ile Fransa yakınlaşacaktır. Fransa’dan başka Venedik ile de bir yakınlaşma söz konusu olmuştur. Çünkü Habsburgların denizlerdeki politikaları Venediklileri tehdit ediyordu. Bir başka ifadeyle karada Fransızların, denizlerde ise Venediklilerin desteğini sağlayarak Osmanlı Avrupa’daki siyasi dengeleri korumaya çalışmıştır.

1500’lü yıllar Avrupa’da bu siyasi değişmelerin yanında Reform ve Rönesans hareketlerinin de yaşandığı bir dönem olmuştur.

Belgrad’ın Fethi

Osmanlı’nın yayılma alanı doğrultusunda mühim bir stratejik değere sahip olan Belgrad önceki dönem padişahları tarafından kuşatılıp alınamamıştı. Kanun-i gerekli hazırlıkları yaptıktan sonra Macarların gerek vergisini vermediği gerekse de tahta çıkışını tebrik etmedikleri gerekçesiyle Belgrad üzerine sefere çıktı. Belgrad karadan kuşatıldığı gibi ince gemilerle de denizden kuşatılmıştır. Bununla beraber kuşatmada lağımcıların önemli bir rol oynadığını görüyoruz. Ağır kuşama şartlarına daha fazla dayanamayan şehrin teslim olmasıyla Osmanlı sultanlarının uzun zamandır almak için uğraştıkları şehir Kanun-i döneminde ele geçirilmiştir. Diğer taraftan bu fetih Avrupa’da bir endişe havasının oluşmasına neden olmuştur.

 

Rodos’un Fethi

Rodos’un alınması için birçok Osmanlı padişahı girişimlerde bulunmuşsa da buranın oldukça muhkem bir kale konumunda olması ile beraber şövalyelerin de savunmada oldukça başarılı işler yürütmesi, bu girişimleri olumsuz neticelendirmiştir. Bu dönemde şövalyeler Osmanlı ticaret gemilerine oldukça zararı dokunuyordu. Ayrıca Canberdi Gazali isyanını desteklemişlerdi. Tüm bunlar Rodos’a bir sefer yapılmasını zorunlu kılıyordu. Bu amaçla Kanun-i’nin kuvvetli bir donanma oluşturduğunu görüyoruz. Hazırlıklar tamamlandıktan sonra sefer için harekete geçildi. İlk mücadeleler neticesinde karaya çıkmaya başaran Osmanlı ordusu Rodos Şövalyelerini kaleye sıkıştırdı. Kuşatma esnasında lağımcıların kalenin duvarlarını patlayıcıyla havaya uçurması neticesinde içindekiler teslim olmak zorunda kaldı. Bunun üzerine şövalyeler Malta’ya sürgün edilmiştir.

 

Ahmet Paşa’nın İsyanı

Hem Rodos’un hem de Belgrad’ın alınmasında önemli bir rol oynayan Pargalı İbrahim Paşa devlet içinde hızlı bir şekilde yükselmeye başlamıştı. Bununla birlikte o padişahın arkadaşlığını da kazanmış bir kişiydi. Bunların da tesiriyle 1523 yılında padişah prosedüre aykırı bir şekilde Pargalı’yı Vezir-i Azamlığa atamıştır. Söz konusu mevkiinin kendisine verilmesini bekleyen Ahmet Paşa bu durumu pek hoş karşılamamıştır. Gönlü kırılan Ahmet Paşa İstanbul’dan uzaklaşmak için Kanun-i’den Mısır’a vali olarak atanmasını talep eder. Memnuniyetle isteği kabul edilerek Mısır’a atanır. Bundan sonra Ahmet Paşa’nın kin tuttuğu anlaşılacaktır. Burada Osmanlı’nın düşmanı olan Memlukler ile ilişkiler kurarak Osmanlı’ya da karşı bir tavır takınmıştır. O bu faaliyetlerle yetinmeyerek bölgede kendi sultanlığını ilan etti. Ahmet Paşa’nın bu isyanı haber alınınca onun üzerine bizzat Pargalı İbrahim Paşa gönderilir. Yetenekli bir kimse olduğu kaynaklara yansıyan İbrahim Paşa ayaklanmayı kısa sürede bastırmıştır. Bununla birlikte onun bölgeye çok başarılı bir idari mekanizma kazandırdıktan sonra İstanbul’a döndüğünü görüyoruz.

 

Mohaç Meydan Muharebesi ve Budin’deki Hakimiyet Mücadelesi

1526’da Osmanlı’nın çok büyük bir orduyla Macaristan’a doğru harekete geçtiği anlaşılmaktadır.  Buna önlem olarak Macaristan’ Avrupa’dan yardım istese de bu talep karşılıksız kalmıştır. İlerleyişini tamamlayan Osmanlı orduları giriştikleri mücadelede Macarlara çok hızlı ve çok ağır bir yenilgi tattırmıştır. Bundan dolayıdır ki bu savaş Osmanlı’nın en hızlı şekilde sonuç aldığı zafer olarak ifade edilir. Macaristan yenilmiş, Layoş ölmüş, Budin alınmıştır. Osmanlı buraya direkt bir hakimiyet değil de kendisine bağlılığını ilan eden Jan Zapolya aracığıyla yönetme politikası izlediğini görüyoruz. Diğer taraftan Macaristan’da Layoş’dan sonra tahta geçecek bir varis olmaması nedeniyle taht sorunu ortaya çıkmıştır. Bu durumdan yaralanmak isteyen Ferdinand Layoş’un kız kardeşi olan eşi dolayısıyla Macaristan’ın kendisine ait olduğunu ileri sürecektir. Akabinde Şarlken’in onu Macaristan kralı ilan etmesiyle bölgede Kanun-i’nin desteklediği Jan Zapolya, Şarlken’in desteklediği Ferdinand olmak üzere iki hükümdarın ortaya çıktığını görmekteyiz.

Padişahın İstanbul’a dönmesinden sonra Ferdinand’ın Budin’e saldırmıştır. Akabinde padişah geri dönüp Budin’i geri aldığını görüyoruz. Ancak burada karşısına savaşacak ordu çıkmamıştır Öte yandan bu durumun birkaç defa daha bu şekilde sürdüğünü görmekteyiz. Bu dönemde yani Mohaç’tan sonra ne doğu da ne de batı da Osmanlı ordusunun karşısına çıkmak isteyecek bir ordunun bulunmadığını ifade edebiliriz. Kanun-i bu kazanımsız seferleri doğal olarak Osmanlı hazinesinin boşalmasına önemli bir etkisi olmuştur. Ferdinand Osmanlı’ya vergi vererek bu toprakları yönetme teklifinde bulunsa da bu kabul edilmemiştir. Osmanlı’nın bölgeye bakışı meselesinin vergi sorunundan ziyade Habsburg’a karşı bir güç meselesi olması nedeniyle kesinlikle bu toprakları Ferdinand’a vermek niyetinde olmadığını ifade edelim.

Budin’i kaybeden Zapolya burayı ele geçirmek için Padişahtan yardım ister. Onun bu isteği bir süre sonra kabul edilir. Ancak Ferdinand Kanun-i’n karşısına çıkamaz. Bundan sonra Osmanlı ordunun Viyana’ya yöneldiğini görmekteyiz. Ancak ordu teçhizatının bu kuşatmaya uygun olmaması nedeniyle bu kuşatma başarılı sonuçlanmamıştır.

Macaristan’dan vazgeçmek niyetinde olmayan Ferdinand burayı çok kısa süre sonra yeniden ele geçirecektir. Bunun üzerine Kanun-i 1532 yılında harekete geçer. Bu seferde de karşısında savaşacak ordu bulamaz. Ancak Ferdinand ile önemli bir anlaşma yapılır. Bu anlaşmaya göre Osmanlı Vezir-i Azamı’nın Avusturya kralıyla eş değerde kabul edilmiştir. Bununla beraber Ferdinand Zapolya’nın Macaristan hakimiyetini de kabul etmiştir. Böylelikle Habsgburg-Osmanlı mücadelesi karada nispeten tamamlanarak denizlere taşınacaktır.

Macaristan’daki sorunlar Jan Zapolya’nın ölümüyle tekrar ortaya çıktı. Onun ani ölümüyle Ferdinand bir kez daha bu topraklarda hak iddia ederek Budin’i kuşatır. Osmanlı tarafı ise Zapolya’nın küçük yaştaki oğlu Sigismund’u Macar hakimi olarak kabul ettiğini açıklar. Akabinde 1541 yılında Osmanlı güçleri Budin’e girerler. Fakat yine Ferdinand’ı bulamamışlardır. Bu seferden sonra Osmanlı bölgeyi aracılar vasıtasıyla yönetme politikasını terk ederek Budin Beylerbeyliğini oluşturacaktır.

1544’de Ferdinand’ın gücü iyice kırılmıştır. Ancak o bölgedeki iddiasından yine de vazgeçmemiştir. Bölge hakimiyeti için yeni bir siyaset izleyen Ferdinand Jan Zapol’ya’nın karısıyla yakınlaşarak onunla işbirliği içerisine girmiştir. Onun bu yolla bölgedeki hakimiyetini güçlendirmeye başladığını görüyoruz. Bu durumun farkına varan Osmanlı bir kez daha Macaristan üzerine sefer gerçekleştirmiştir. Bundan sonra 1533 yılında Ferdinand ile bir anlaşma yapılmıştır. Söz konusu anlaşmaya göre Ferdinand vergi vermeyi ve Erdel ve Budin’deki Osmanlı hakimiyetini kabul ettiğini görüyoruz. Böylelikle Osmanlılar Macaristan’da Habsburglara üstünlüklerini kabul ettirdiklerini ifade edebiliriz.

Ferdinand Anlaşma imzalanasından iki yıl sonra ölüyor burada oğlu II.Maximilian İmparator oluyor. Onun saldırgan tutumu Zigetvar seferine sebebiyet vermiştir. Kanun-i’nin yaşının ilerlemesine rağmen sefere gittiğin görüyoruz. Bu sefer onun 13. ve son seferi oluştur. Zigertvarın alındığını göremeden ölmüştür. Ayrıca ölümünün saklandığı görüyoruz.

 

Denizlerde Faaliyetler

Osmanlı korsanları ya da başka bir ifadeyle Osmanlı deniz akıncılarının denizlerde önemli fonksiyonlar üstelendiğini görmekteyiz. Bunların arasından Barbaros Hayrettin Paşa sıyrılarak kendisine Beylerbeyi unvanı ve Cezayir valiliği verildiği gibi Kaptan-ı Derya ilan edilerek Osmanlı donanması himayesine verilmiştir. Bu dönem Osmanlı’nın denizlerde en güçlü olduğu dönem olarak tarihe geçecektir. Bu güçlenmeye paralel olarak Venedik ile Osmanlı açılmaya başlamıştır. Osmanlı-Venedik arasındaki soğukluk 1537 yılında savaşa dönüşecek. Hayrettin Paşa’nın Ege bölgesindeki Venedik kalelerini almaya başlaması üzerine Osmanlı’ya karşı bir haçlı donanması oluşturulmuştur. Özellikle Habsburglardan oluşan bu müttefik donanmasına karşı 1538 yılında Preveze’de büyük bir galibiyet alınmıştır. Böylelikle Osmanlı karada oluğu gibi denizlerde de Hayrettin Paşa vasıtasıyla Habsburglara karşı üstünlüğünü göstermiş oldu. Aynı zamanda bu zaferle Akdeniz’deki Osmanlı hakimiyeti oldukça güç kazanmıştır.

1546 yılında Hayrettin Paşa’nın ölümüyle Osmanlı’nın denizlerdeki en parlak dönemi de bir anlamda sona ermiş olacaktır.

 

Hint Deniz Seferleri

Bu dönemde Portekizlilere karşı Hint deniz seferleri yapılmıştır. Bu seferde Piri Reis, Seydi Ali Reis, Turgut Reislerin önemli rol oynamışlardır. Bu seferlerde Aden ve bazı önemli yerler alınmıştır. Piri Reis başarılarına rağmen Hürmüz’deki yenilgin ardından muhalefetinde tesiriyle idam edilmiştir. Genel itibariyle her ne kadar başarısız görülmüş olsa da sefer Portekizlilerin bölgedeki gücünü büyük ölçüde ortadan kaldırmıştır.

 

Anadolu İsyanları

Osmanlı’nın Macaristan meseleleriyle ilgilendiği dönemlerde Anadolu’da Safevi Devleti’nin parmağı olduğu düşünülen bazı isyanlar ortaya çıkmıştır. Heterodoks inanca sahip olan topraklardan meydana geldiği anlaşılan bu isyanların en önemli nedeni Osmanlı yönetimine alışamamaları ve Osmanlı vergi sistemine sıcak bakmamaları olarak ifade edebiliriz.

Kalenderoğlu İsyanı,  Osmanlı ordusunu iki defa yenmiştir. İsyanı devlet taviz vererek sonlandırmıştır.

Baba Zünnun İsyanı, Bozok sancağında kendisinden fazla vergi istendiğini söyleyerek isyan etmiştir.

Molla Kabız Olayı, Hz. İsa’nın Hz. Muhammed’den üstün oluğunu iddia ederek bunu ispatlayacağını söylüyor. Bu söylemlerle İstanbul’a kadar geliyor. Divanda bazı Osmanlı ileri gelen din adamlarıyla yapmış oldukları tartışmadan haklı olarak çıkmasının ardından Şeyhülislam İbn-i Kemal çağrılıyor. Onu üstün bilgisiyle sahip olduğu tezin yanlışlığını konusunda ikna ediyor. Haksızlığını kabul eden Molla Kabız doğru yola davet ediliyor. Bunu kabul etmemesi üzerine idam ediliyor.

İsmail Maşuki İsyanı, Bayramiye tarikatına mensup her şeyin insan için olduğunu ifade ederek herkesi tanrı oluğunu, kabir azabının olmadığını, dinin insanları meşgul etmek için ortaya çıkarıldı görüşünü iddia ederek ortaya çıkmıştır. Bu söylemleri nedeniyle idam edilmiştir.

Bu isyanların bir tezahürü olarak devletin Sünnileştiğini görmekteyiz. Bu nedenle Osmanlının Sünni inanca kayamasında Safevi mücadelesin öneli bir rol aldığını ifade edebiliriz.

 

Doğu Seferleri

1533 anlaşmasıyla batıdaki meselelerin sakinleşmesinden sonra Doğu meseleleriyle ilgilenilmeye başlandı. Bu dönemde Anadolu çıkan isyanlarda parmağı olduğu düşünülen Safevilere karşı 1533 yılında İbrahim Paşa komutasında sefer çıkılıyor. 1534 Helep’e girildi, Tebriz Osmanlı’ya bağlandı, Bağdat savaşsız bir şekilde alındı. Bu seferlerde Şah Tahmasb Osmanlı ordusunun karşına çıkamamıştır.

Sefer sırasında İbrahim Paşa’nın bazı hareketleri Kanun-i’yi rahatsız ettiğini görüyoruz. Birçok kişiyi haklı haksız nedenlerle idam ettirmesi özellikle defterdar İskender Paşa’nın idamı Kanun-i’n dikkatini çekmiştir. Bu idamın arka planına baktığımızda İskender’in kendisine istediği kadar asker göndermediğini düşünen İbrahim Paşa çok sinirleniyor. Aralarının bu şekilde bozulduğunu görüyoruz. Bundan sonra İbrahim Paşa Hazineyi korumakla görevli olan defterdar İskender Paşa’yı kendisinin koruduğu hazineyi soyması için bazı adalar görevlendirdiği gereğiyle suçlayarak idam ettirmiştir. Öte yandan onun İslami tutumunda da bazı değişmelerde görülmüştür. Bununla birlikte onun adeta sultan gibi davrandığını görüyoruz. Tüm bu durumlar onun gözden düşmesine neden olmuştur. Seferden döndükten sonra bir İftar yemeğine çağırılıp boğdurulmuştur.

Şah İsmail’in oğlu Elkas Mirza’nın kardeşini devirip devletin başına geçmek aruzu içinde Osmanlıdan yardım almak için için İstanbul’a gelmesiyle ikinci bir doğu hareketi söz konusu olur. Mirza’nın aldığı destekle Tebriz aldığını görmekteyiz

Doğu seferlerinin genel olarak neticesine baktığımızda Şah Tahmasb’ın yakalanamadığı için tam anlamıyla bir başarı elde edilememiştir. Bundan sonra Amasya anlaşması yapılır buradaki doğal sınırların günümüze kadar devam ettiğini görmekteyiz.

 

[1] Bu bölüm güncellenecektir.

Benzer İçerikler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir